sponsorlu bağlantılar

30 Eylül 2010 Perşembe

Başak Özer Burak özçivit aşkı sürüyor




HT MAGAZİN / Bülent İPEK- Seçkin ŞENVARDAR

Gençlik dizisi “Küçük Sırlar”da Çetin karakterini canlandıran, geçtiğimiz haftalarda beş yıllık sevgilisi oyuncu Zeynep Dörtkardeşler’den ayrılan yakışıklı oyuncu Burak Özçivit ile “Varmısın Yokmusun?” ve “Survivor Kızlar-Erkekler” yarışmalarından tanıdığımız Başak Özer aşkı tüm hızıyla devam ediyor. Yakışıklı oyuncu, kendisi gibi oyuncu olan arkadaşı Ezgi Sözüer sayesinde tanıştığı ve gönlünü kaptırdığı Başak Özer’le önceki gün İstiklal Caddesi’nde bir kafede kahvaltı yaptı. İstiklal’de Özer’le ele ele yürüyen ikili, vatandaşların da ilgi odağı oldu.Magazin basınının peşinde koştuğu çiçeği burnunda âşıklar basını atlatmayı başardı ve yine birlikte görüntülenemedi.

"ARDA İLE ARAMIZ GAYET İYİ"
Burak Özçivit önceki gün, yeni taşındığı Cihangir’de objektiflere takıldı. Sinem Kobal’la öpüşme krizi yaşayan oyuncu, “Tekrar Kobal’la öpüşme sahnesi gelirse ne yaparsınız?” sorusuna, “Senaryo nasıl yazılırsa ben ona uyarım. Ben rolümün gereğini yapmaya çalışıyorum” şeklinde cevap verdi. Kobal’a öpüşme yasağı getirdiği iddia edilen sevgilisi Galatasaraylı Arda Turan ile arkadaş olduğunu da belirten Özçivit, “Arda sete geldiği zaman sohbet ediyoruz. Aramız gayet iyi” dedi

Başak Özer Burak özçivit aşkı sürüyor




HT MAGAZİN / Bülent İPEK- Seçkin ŞENVARDAR

Gençlik dizisi “Küçük Sırlar”da Çetin karakterini canlandıran, geçtiğimiz haftalarda beş yıllık sevgilisi oyuncu Zeynep Dörtkardeşler’den ayrılan yakışıklı oyuncu Burak Özçivit ile “Varmısın Yokmusun?” ve “Survivor Kızlar-Erkekler” yarışmalarından tanıdığımız Başak Özer aşkı tüm hızıyla devam ediyor. Yakışıklı oyuncu, kendisi gibi oyuncu olan arkadaşı Ezgi Sözüer sayesinde tanıştığı ve gönlünü kaptırdığı Başak Özer’le önceki gün İstiklal Caddesi’nde bir kafede kahvaltı yaptı. İstiklal’de Özer’le ele ele yürüyen ikili, vatandaşların da ilgi odağı oldu.Magazin basınının peşinde koştuğu çiçeği burnunda âşıklar basını atlatmayı başardı ve yine birlikte görüntülenemedi.

"ARDA İLE ARAMIZ GAYET İYİ"
Burak Özçivit önceki gün, yeni taşındığı Cihangir’de objektiflere takıldı. Sinem Kobal’la öpüşme krizi yaşayan oyuncu, “Tekrar Kobal’la öpüşme sahnesi gelirse ne yaparsınız?” sorusuna, “Senaryo nasıl yazılırsa ben ona uyarım. Ben rolümün gereğini yapmaya çalışıyorum” şeklinde cevap verdi. Kobal’a öpüşme yasağı getirdiği iddia edilen sevgilisi Galatasaraylı Arda Turan ile arkadaş olduğunu da belirten Özçivit, “Arda sete geldiği zaman sohbet ediyoruz. Aramız gayet iyi” dedi

Demet Evgar’ın striptiz resimleri görüntüleri izle

Sevilen oyuncu Demet Evgar son filmi ‘Vay Arkadaş Manik, Tik, Dildo’da striptiz şov yapacak. Evgar bu şov için iki aydır ‘pole dance’ dersleri alıyor.



Film, İstanbul'un kenar mahallerinden birinde yaşayan üç arkadaş Manik, Tik ve Dildo'nun, macera ve kahkaha dolu hayatlarını konu alıyor. Nefes filminden tanıdığımız Mete Horozoğlu ve Geniş Aile'nin Kara Bilal'i Fırat Tanış'la başrolü paylaşan Demet Evgar filmde beceriksiz bir çeteyle yolları kesişen komiser Nil’i canlandırıyor.



Shakira'nın İspanyolları kızdıran klibi video izle





Klibi izlemek için tıklayınız...

Seksi şarkıcı Shakira, Sale el sol albümünün İspanyolca ve İngilizce sözlere sahip hit şarkısı Loca'ya Barcelona'da klip çekti. Klipte şehrin sokaklarında paten kayan ve motosiklete binen Shakira, kasksız motor kullandığı ve tarihi mekanlarda izinsiz çekim yaptığı için İspanyol yetkililerin gazabını üzerine çekti. Klipte seksi danslarıyla formda vücudunu gözler önüne seren şarkıcı, klibin yayınlanmaya başlamasının ardından İspanyol yetkililerin kararına saygılı olduğunu açıkladı.

Küçük sırlar dizisi sinem kobal makyajsız hali resimleri




Eleştiri bombardımanına tutulan Küçük Sırlar dizisinde "Su" karakterini canlandıran Sinem Kobal'ın makyajsız hali facebook'ta ortaya çıktı.

Öpüşme sahnelerinde sevgilisi Arda Turan'ın getirdiği yasak nedeniyle oynamadığı konuşulan ve bu nedenle sık sık eleştirilen Kobal'ın solgun ve yorgun yüzü objektiflere yansıdı.

Küçük sırlar dizisi sinem kobal makyajsız hali resimleri




Eleştiri bombardımanına tutulan Küçük Sırlar dizisinde "Su" karakterini canlandıran Sinem Kobal'ın makyajsız hali facebook'ta ortaya çıktı.

Öpüşme sahnelerinde sevgilisi Arda Turan'ın getirdiği yasak nedeniyle oynamadığı konuşulan ve bu nedenle sık sık eleştirilen Kobal'ın solgun ve yorgun yüzü objektiflere yansıdı.

Bülent Arınç'ın tek tip askerlik açıklaması

Önüne gelen her konuda yerli yersiz konuşan Bülent arınç bu konuyu da es geçmedi..




Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, tek tip askerlik konusunun hükümetten önce Genelkurmay Başkanlığı tarafından dile getirildiğini belirterek, "Keşke bu dile getirilmeseydi. Kendi yaptıkları çalışmayı hükümete sevk etseler, hükümetin de onaylaması halinde Meclis'e sevk edildiği zaman bunun üzerinde konuşulsaydı" dedi.

HABERTÜRK TV'de Ceren Akdağ Şahin'e konuşan Arınç, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

"Tek tip askerlik konusunda AK Parti içinde farklı görüşler var. Siz ne diyorsunuz? Siz tek tip askerlik konusuna karşı mısınız? Rafa kaldırıldı mı?" sorusu üzerine Arınç, "Ben tek tipin her türlüsüne karşıyım. Tek tip kıyafet de olmaz" karşılığını verdi.

Eskiden cezaevlerinde "Tek tip giyinmek istemiyoruz", "Tek tip konulmak istemiyoruz" diye isyanlar çıktığını ifade eden Arınç, "Demokrasilerde tek tip diye bir şey olmaz, olmamalı. Çoğulculuk esastır, farklılıklar esastır ve farklılıkların zenginlik olarak toplum içinde kabul görmesi esastır. Şimdi oradan yola çıkarak demek istiyorum ki, tek tip askerlik konusu Genelkurmay tarafından ya da Genelkurmayı temsil eden organlar tarafından dile getiriliyor. Bu askeri bakımından gerekli bir düşünce sayılabilir. Yani onlar şunu düşünebilir; 'Farklı statüde askerlik yapılıyor. Bu askerlik eğitimine ve disiplinine zarar veriyor, dolayısıyla bizim çok sayıda asker kaynağımız var. Biz bunları belli bir süreyle aynı eğitimden geçirmeyi çok daha doğru buluyoruz' diyebilirler. Zaten söyledikleri de bu. Bu konuda bir hazırlık yaptıklarını da ifade ediyorlar" dedi.

Arınç, ancak Türkiye'yi yöneten, ülkeyi yöneten bir hükümetin bulunduğunu, Genelkurmay Başkanlığı'nın da hükümete karşı sorumluğu bulunduğunu kaydedetti.

Arınç, "Yani şunu söylemek istiyorum. Sadece Genelkurmay Başkanı, sadece bir kuvvet komutanının 'Bana göre şöyle olması gereklidir' sözü, eğer bir kanun çıkarılacaksa, hükümet bunu benimseyecekse, hükümet bunu bir tasarı olarak Meclise sevk edecekse o zaman bir siyasilerin karar vermesi lazım. Yani hükümetin benimsediği bir kanun tasarısı ancak Meclise gönderilebilir. Şu anda bize gönderilen bir taslak, bir çalışma yok. Eğer Milli Savunma Bakanlığı kanalıyla bize bir taslak gelirse biz hükümet olarak üzerinde çalışırız ve uygun buluyorsak Meclise sevk ederiz, uygun bulmazsak Meclise sevk etmeyiz. Hatta değiştirebiliriz, hatta tamamen reddedebiliriz, tamamen benimseyebiliriz de... Daha bu aşamada değiliz" dedi.

"Keşke TSK bunu yapmasaydı"
Askerlik ve af gibi konuların toplumda hemen karşılık bulduğunu aktaran Arınç, telefonlarının günlerdir susmadığını bildirdi. İnsanların 2 şeyi merak ettiğini dile getiren Arınç, "Bir tanesi, uzun askerlik yaptığını düşünen birisi 'Askerlik kısalıyor mu? Ben hemen terhis olabilecek miyim?' diye soruyor. İkincisi 6 aylık askerliğe gitmiş, 'Eyvah bir seneye çıkacak. Bizim askerliğimiz uzayacak mı?' diyorlar. Bunlara hiç gerek yok aslında... Yani tek tip askerlik hükümetten önce Genelkurmay Başkanlığı tarafından dile getirildi. Keşke bu dile getirilmeseydi. Kendi yaptıkları çalışmayı hükümete sevk etseler, hükümetin de onaylaması halinde Meclise sevk edildiği zaman bunun üzerinde konuşulsaydı. Bir defa tek tip konusu ifade edildiği kadarıyla tahsile bakmaksızın, yani okuryazar olmasıyla, üniversite mezunu, hatta doktora, yüksek lisans, mastır olması hatta doçent, profesör olması arasında hiçbir fark etmeksizin 12 ay askerlik yapılması diyelim. Böyle bir şeye mantıkla yaklaşmak mümkün değil" dedi.

Arınç, okuma ve yazması veya ilkokul mezunu olan bir delikanlıyla, üniversitede halen ders veren bir doçentin aynı eğitime tabi tutulmasının, aynı sürede askerlik yapmasının çok mantıklı, çok doğru, makul gelmediğini belirterek, "Ancak bunun gerekçelerini herhalde izah edecekler. Kafa karıştırmayalım. Bakanlar Kurulu'na gelen bir taslak yok, bu taslak üzerinde bir çalışma yok. Bunun kısa sürede de çıkıp çıkmayacağını soranlara 'Hayır. Kısa bir sürede böyle bir düzenleme çıkmayacak.' Bunun üzerinde fazla bir spekülasyon yapmayalım. Çünkü hakikaten gençlerimize yazık olmasın, onların ümitlerini söndürmeyelim ya da onlara lüzumsuz endişeler yüklemeyelim" şeklinde konuştu

Bülent Arınç'ın tek tip askerlik açıklaması

Önüne gelen her konuda yerli yersiz konuşan Bülent arınç bu konuyu da es geçmedi..




Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, tek tip askerlik konusunun hükümetten önce Genelkurmay Başkanlığı tarafından dile getirildiğini belirterek, "Keşke bu dile getirilmeseydi. Kendi yaptıkları çalışmayı hükümete sevk etseler, hükümetin de onaylaması halinde Meclis'e sevk edildiği zaman bunun üzerinde konuşulsaydı" dedi.

HABERTÜRK TV'de Ceren Akdağ Şahin'e konuşan Arınç, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

"Tek tip askerlik konusunda AK Parti içinde farklı görüşler var. Siz ne diyorsunuz? Siz tek tip askerlik konusuna karşı mısınız? Rafa kaldırıldı mı?" sorusu üzerine Arınç, "Ben tek tipin her türlüsüne karşıyım. Tek tip kıyafet de olmaz" karşılığını verdi.

Eskiden cezaevlerinde "Tek tip giyinmek istemiyoruz", "Tek tip konulmak istemiyoruz" diye isyanlar çıktığını ifade eden Arınç, "Demokrasilerde tek tip diye bir şey olmaz, olmamalı. Çoğulculuk esastır, farklılıklar esastır ve farklılıkların zenginlik olarak toplum içinde kabul görmesi esastır. Şimdi oradan yola çıkarak demek istiyorum ki, tek tip askerlik konusu Genelkurmay tarafından ya da Genelkurmayı temsil eden organlar tarafından dile getiriliyor. Bu askeri bakımından gerekli bir düşünce sayılabilir. Yani onlar şunu düşünebilir; 'Farklı statüde askerlik yapılıyor. Bu askerlik eğitimine ve disiplinine zarar veriyor, dolayısıyla bizim çok sayıda asker kaynağımız var. Biz bunları belli bir süreyle aynı eğitimden geçirmeyi çok daha doğru buluyoruz' diyebilirler. Zaten söyledikleri de bu. Bu konuda bir hazırlık yaptıklarını da ifade ediyorlar" dedi.

Arınç, ancak Türkiye'yi yöneten, ülkeyi yöneten bir hükümetin bulunduğunu, Genelkurmay Başkanlığı'nın da hükümete karşı sorumluğu bulunduğunu kaydedetti.

Arınç, "Yani şunu söylemek istiyorum. Sadece Genelkurmay Başkanı, sadece bir kuvvet komutanının 'Bana göre şöyle olması gereklidir' sözü, eğer bir kanun çıkarılacaksa, hükümet bunu benimseyecekse, hükümet bunu bir tasarı olarak Meclise sevk edecekse o zaman bir siyasilerin karar vermesi lazım. Yani hükümetin benimsediği bir kanun tasarısı ancak Meclise gönderilebilir. Şu anda bize gönderilen bir taslak, bir çalışma yok. Eğer Milli Savunma Bakanlığı kanalıyla bize bir taslak gelirse biz hükümet olarak üzerinde çalışırız ve uygun buluyorsak Meclise sevk ederiz, uygun bulmazsak Meclise sevk etmeyiz. Hatta değiştirebiliriz, hatta tamamen reddedebiliriz, tamamen benimseyebiliriz de... Daha bu aşamada değiliz" dedi.

"Keşke TSK bunu yapmasaydı"
Askerlik ve af gibi konuların toplumda hemen karşılık bulduğunu aktaran Arınç, telefonlarının günlerdir susmadığını bildirdi. İnsanların 2 şeyi merak ettiğini dile getiren Arınç, "Bir tanesi, uzun askerlik yaptığını düşünen birisi 'Askerlik kısalıyor mu? Ben hemen terhis olabilecek miyim?' diye soruyor. İkincisi 6 aylık askerliğe gitmiş, 'Eyvah bir seneye çıkacak. Bizim askerliğimiz uzayacak mı?' diyorlar. Bunlara hiç gerek yok aslında... Yani tek tip askerlik hükümetten önce Genelkurmay Başkanlığı tarafından dile getirildi. Keşke bu dile getirilmeseydi. Kendi yaptıkları çalışmayı hükümete sevk etseler, hükümetin de onaylaması halinde Meclise sevk edildiği zaman bunun üzerinde konuşulsaydı. Bir defa tek tip konusu ifade edildiği kadarıyla tahsile bakmaksızın, yani okuryazar olmasıyla, üniversite mezunu, hatta doktora, yüksek lisans, mastır olması hatta doçent, profesör olması arasında hiçbir fark etmeksizin 12 ay askerlik yapılması diyelim. Böyle bir şeye mantıkla yaklaşmak mümkün değil" dedi.

Arınç, okuma ve yazması veya ilkokul mezunu olan bir delikanlıyla, üniversitede halen ders veren bir doçentin aynı eğitime tabi tutulmasının, aynı sürede askerlik yapmasının çok mantıklı, çok doğru, makul gelmediğini belirterek, "Ancak bunun gerekçelerini herhalde izah edecekler. Kafa karıştırmayalım. Bakanlar Kurulu'na gelen bir taslak yok, bu taslak üzerinde bir çalışma yok. Bunun kısa sürede de çıkıp çıkmayacağını soranlara 'Hayır. Kısa bir sürede böyle bir düzenleme çıkmayacak.' Bunun üzerinde fazla bir spekülasyon yapmayalım. Çünkü hakikaten gençlerimize yazık olmasın, onların ümitlerini söndürmeyelim ya da onlara lüzumsuz endişeler yüklemeyelim" şeklinde konuştu

Karşı görüş programı İlber ortaylı alev alatlı programı izle

Karşıt görüş programında bu hafta iki önemli isim vardı...




Tarihçi İlber Ortaylı ve yazar Alev Alatlı Balçiçek Pamir'le Karşıt Görüş'te
Türkiye'de son dönemde en çok tartışılan konulardan biri olan yaşam tarzlarına
müdahale ve birlikte yaşamayı tartıştı.

Programda İstanbul Tophane'deki sanat galerilerine saldırılar, Başbakan Erdoğan'a
yönelik protestolar ve Türkiye'de referandum sonrası oluşan hava konuşuldu.

Karşıt Görüş'te farklı yaşam tarzlarına sahip kişilerin birbirine saygı duyması gerektiği
konuşulurken gelen bir izleyici maili ilginç bir tartışmaya neden oldu.

İzleyici Bodrum'da türbanla dolaşamadığını, dolaştığı zaman rahatsız edici bakışlara
muhatap oldğunu söylüyordu. Alev Alatlı ve İlber Ortaylı izleyiciye verdikleri
cevapta birleştiler: Türbanla Bodrum'a gitmeyin!...

İlber Ortaylı herkes her yerde kabul görecek diye bir durum yoktur derken, Alev
Alatlı ise "ben de nudist kamplara gitmiyorum" dedi...

Programda Dünya Basketbol Şampiyonası'nda ponpon kızlara yasak da gündeme geldi.

Alev Alatlı "Bu ponpon kız düşkünlüğünü anlamak mümkün değil, şimdi

Fatmagül’ün Suçu Ne 3.bölüm izle video 30 Eylül

Bu senenin en çok konuşulan dizisi Fatmagül'ün suçu ne yine nefes kesti...



.



.



.



.



.



.



.

Kurtlar vadisi pusu 95.bölüm son bölüm izle 30 Eylül

Kurtlar vadisi muhteşem bir bölümle yeni sezona merhaba dedi...

2.kısım


3.kısım


4.kısım


5.kısım


6.kısım


7.kısım


8.kısım

Beren saat'in ayak parmakları resimleri altı parmak




Aşkı Memnu'daki Bihter 6 parmaklı mı?

Biliyorsunuz Aşkı Memnu Dizisindeki herbir ayrıntı olay oluyor kıyafetler takılar moda oluyor.Ama son günlerde Beren Saat'ın hayranlarının merak ettiği bir konu daha var;



Beren Saat altı parmaklı mı?



Beren Saat hayranları önce göğüslerine silikon taktırıp taktırmadığını günlerce tartışmıştı. Şimdilerde de fanatikler Beren Saat’in ayağına taktılar.



Aşkı Memnu’nun 75. bölümünde bir sahnede Beren Saat’in çıplak ayakları görüldü. Hayranlarından biri, Beren'in sol ayağının altı parmaklı olduğunu iddia ederek o sahnenin fotoğrafını internete yükledi.



Beren Saat hayranları arasında şimdi tek konu bu fotoğraf:



Kimileri Beren Saat’in ayağının altı parmaklı olduğunu, güzel oyuncunun bu yüzden topuklu ayakkabılarla yürümekte zorlandığını iddia ediyor. Kimileri ise görünen parmağın diğer ayağının baş parmağı olduğunu söylüyor. Beren Saat, hayranları arasında süren parmak polemiğiyle ilgili tek kelime konuşmuyor.

Beren saat'in ayak parmakları resimleri altı parmak




Aşkı Memnu'daki Bihter 6 parmaklı mı?

Biliyorsunuz Aşkı Memnu Dizisindeki herbir ayrıntı olay oluyor kıyafetler takılar moda oluyor.Ama son günlerde Beren Saat'ın hayranlarının merak ettiği bir konu daha var;



Beren Saat altı parmaklı mı?



Beren Saat hayranları önce göğüslerine silikon taktırıp taktırmadığını günlerce tartışmıştı. Şimdilerde de fanatikler Beren Saat’in ayağına taktılar.



Aşkı Memnu’nun 75. bölümünde bir sahnede Beren Saat’in çıplak ayakları görüldü. Hayranlarından biri, Beren'in sol ayağının altı parmaklı olduğunu iddia ederek o sahnenin fotoğrafını internete yükledi.



Beren Saat hayranları arasında şimdi tek konu bu fotoğraf:



Kimileri Beren Saat’in ayağının altı parmaklı olduğunu, güzel oyuncunun bu yüzden topuklu ayakkabılarla yürümekte zorlandığını iddia ediyor. Kimileri ise görünen parmağın diğer ayağının baş parmağı olduğunu söylüyor. Beren Saat, hayranları arasında süren parmak polemiğiyle ilgili tek kelime konuşmuyor.

Cıvanın özellikleri sağlığa zararları nelerdir?

Cıva, doğada mevcut olan bir elementtir. İnsanlar cıvayı; yiyeceklerden, çevresel ve endüstriyel ortamlarda ve amalgam bileşiklerinden alırlar. Bazı mikroorganizmalar cıvayı daha zehirli bir hali olan metilcıvaya dönüştürür. Bu bileşik, çevrede en çok karşılaşılan organik cıva bileşiğidir ve besin zincirinde birikir.

Ayrıca birinci derece cıvaya maruz kalınan besin maddesi metilcıva içeren balık etidir. Metilcıva, mikroorganizmalarla birlikte, besin zincirinin daha üst organizmalarında birikir.

Cıvanın buharını solumak, insanlarda gelişmekte olan sinir sistemlerine zarar verir. Çoğu insan çevrede dağılmış bulunan cıva nedeniyle, dokularında eser miktarda cıva taşır. Cıvaya maruz kalan insanın zarar görüp görmeyeceği birçok faktöre bağlı olmakla birlikte genelde zehirleyicidir.

Cıvanın özellikleri sağlığa zararları nelerdir?

Cıva, doğada mevcut olan bir elementtir. İnsanlar cıvayı; yiyeceklerden, çevresel ve endüstriyel ortamlarda ve amalgam bileşiklerinden alırlar. Bazı mikroorganizmalar cıvayı daha zehirli bir hali olan metilcıvaya dönüştürür. Bu bileşik, çevrede en çok karşılaşılan organik cıva bileşiğidir ve besin zincirinde birikir.

Ayrıca birinci derece cıvaya maruz kalınan besin maddesi metilcıva içeren balık etidir. Metilcıva, mikroorganizmalarla birlikte, besin zincirinin daha üst organizmalarında birikir.

Cıvanın buharını solumak, insanlarda gelişmekte olan sinir sistemlerine zarar verir. Çoğu insan çevrede dağılmış bulunan cıva nedeniyle, dokularında eser miktarda cıva taşır. Cıvaya maruz kalan insanın zarar görüp görmeyeceği birçok faktöre bağlı olmakla birlikte genelde zehirleyicidir.

Atatürk'ün tarih ile ilgili sözleri nedir?

  • Tarih ne güzel aynadır. İnsanlar, özellikle ahlâkla gelişmemiş
    kavimler, en büyük kutsal kavramlar karşısında bile hasis duygulara
    tâbi olmaktan nefislerini men edemiyor. Tarihin sinesine geçen büyük
    hâdiselerde bu hadiseler içinde uygulayıcı ve etkili olanların hâl
    hareket ve muameleleri onların ahlâk seviyelerini ne açık
    gösterir.(1915)
  • Tarih bir milletin kanını, hakkını, varlığını hiç bir
    zaman inkâr edemez.(1919)
  • Tarih yapan akıl, mantık, muhakeme değil,
    belki bunlardan çok hissiyattır. ( 15.03.1923, Adana'da Halkla
    Konuşma.)
  • Efendiler, tarih, milletlerin yükselme ve gerileme sebeplerini ararken
    bir çok siyasi, askerî, sosyal sebepler bulmakta ve saymaktadır...
    (17.11.1923, İzmir İktisat Kongresini Açış Söylevi.)
  • Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık
    kalmazsa, değişmeyen hakikat insanı şaşırtacak bir nitelik alır.(1931)
  • Tarih; hayal mahsulü olamaz. Tarih yazarken gerçek olayları bulmaya
    çalışmalıyız. Eğer bunları bulamazsak meçhuliyeti ve bu noktadan
    cehlimizi itiraf etmekten çekinmeyelim. (10 Kasım 1935, Ulus.)

  • Efendiler, tarih, milletlerin yükselme ve gerileme sebeplerini ararken bir çok siyasi, askerî, sosyal sebepler bulmakta ve saymaktadır...(17.11.1923, İzmir İktisat Kongresini Açış Söylevi.)
Tarih, tarih boyunca yaşamış milletlerin yükselme ve gerileme nedenlerini kronolojik sırayla aktarır, bunun nedeni, tarih ilimiyle de ilişkili olarak gelecek nesillere, milletler ders vermek, yardımcı olmaktır. Tarihini iyi bilen uluslar aynı hataları bir daha yapmaz ve başarılarını da daha artırır. Ancak, bu açıklamaları yapabilmek için mutlaka siyasi askeri ve sosyal alanlarda ayrı ayrı ve birlikte değerlendirmeler, incelemer yapılmalıdır ki anlatılanlar gerçeklerle bağlantılı olsun ve amacına ulaşsın.
  • “Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.” (1931)
Tarih yazılırken, belgelenilirken gerçeklere mutlaka sadık kalınmalıdır. Aksi taktirde tarih yazmanın bir anlamı kalmaz ve okuyanı doğrulara yönlendirme, geçmişten ders alarak o hatalara düşmeme ya da o başarıların sırrını anlama amacına hizmet edemez.
  • Tarih; hayal mahsulü olamaz. Tarih yazarken gerçek olayları bulmaya çalışmalıyız. Eğer bunları bulamazsak meçhuliyeti ve bu noktadan cehlimizi itiraf etmekten çekinmeyelim. (10 Kasım 1935, Ulus.)
Tarih, gerçek olaylara dayanarak yazılmalıdır, hayallere değil. Eğer yazılacak tarih hakkında gerçekten yaşananları bulamzsak da bunu itiraf etmekten, bulamadığımızı söylemekten çekinmemeliyiz. Bu, cehalet olarak da tanımlansa hayalle tarih yazmaktan daha doğru ve iyidir.

Atatürk'ün tarih ile ilgili sözleri nedir?

  • Tarih ne güzel aynadır. İnsanlar, özellikle ahlâkla gelişmemiş
    kavimler, en büyük kutsal kavramlar karşısında bile hasis duygulara
    tâbi olmaktan nefislerini men edemiyor. Tarihin sinesine geçen büyük
    hâdiselerde bu hadiseler içinde uygulayıcı ve etkili olanların hâl
    hareket ve muameleleri onların ahlâk seviyelerini ne açık
    gösterir.(1915)
  • Tarih bir milletin kanını, hakkını, varlığını hiç bir
    zaman inkâr edemez.(1919)
  • Tarih yapan akıl, mantık, muhakeme değil,
    belki bunlardan çok hissiyattır. ( 15.03.1923, Adana'da Halkla
    Konuşma.)
  • Efendiler, tarih, milletlerin yükselme ve gerileme sebeplerini ararken
    bir çok siyasi, askerî, sosyal sebepler bulmakta ve saymaktadır...
    (17.11.1923, İzmir İktisat Kongresini Açış Söylevi.)
  • Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık
    kalmazsa, değişmeyen hakikat insanı şaşırtacak bir nitelik alır.(1931)
  • Tarih; hayal mahsulü olamaz. Tarih yazarken gerçek olayları bulmaya
    çalışmalıyız. Eğer bunları bulamazsak meçhuliyeti ve bu noktadan
    cehlimizi itiraf etmekten çekinmeyelim. (10 Kasım 1935, Ulus.)

  • Efendiler, tarih, milletlerin yükselme ve gerileme sebeplerini ararken bir çok siyasi, askerî, sosyal sebepler bulmakta ve saymaktadır...(17.11.1923, İzmir İktisat Kongresini Açış Söylevi.)
Tarih, tarih boyunca yaşamış milletlerin yükselme ve gerileme nedenlerini kronolojik sırayla aktarır, bunun nedeni, tarih ilimiyle de ilişkili olarak gelecek nesillere, milletler ders vermek, yardımcı olmaktır. Tarihini iyi bilen uluslar aynı hataları bir daha yapmaz ve başarılarını da daha artırır. Ancak, bu açıklamaları yapabilmek için mutlaka siyasi askeri ve sosyal alanlarda ayrı ayrı ve birlikte değerlendirmeler, incelemer yapılmalıdır ki anlatılanlar gerçeklerle bağlantılı olsun ve amacına ulaşsın.
  • “Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.” (1931)
Tarih yazılırken, belgelenilirken gerçeklere mutlaka sadık kalınmalıdır. Aksi taktirde tarih yazmanın bir anlamı kalmaz ve okuyanı doğrulara yönlendirme, geçmişten ders alarak o hatalara düşmeme ya da o başarıların sırrını anlama amacına hizmet edemez.
  • Tarih; hayal mahsulü olamaz. Tarih yazarken gerçek olayları bulmaya çalışmalıyız. Eğer bunları bulamazsak meçhuliyeti ve bu noktadan cehlimizi itiraf etmekten çekinmeyelim. (10 Kasım 1935, Ulus.)
Tarih, gerçek olaylara dayanarak yazılmalıdır, hayallere değil. Eğer yazılacak tarih hakkında gerçekten yaşananları bulamzsak da bunu itiraf etmekten, bulamadığımızı söylemekten çekinmemeliyiz. Bu, cehalet olarak da tanımlansa hayalle tarih yazmaktan daha doğru ve iyidir.

Atom bombası, hidrojen bombası, radyasyon nedir?

Cevap 1
Atom bombası, hidrojen bombası ve radyasyon nedir?
Atom bombası
, patlamanın kontrolsüz çekirdek tepkimesi yoluyla sağlandığı bomba modelidir. Çekirdek tepkimesi zincirleme ve çok hızlı gerçekleştiğinden ortaya devasa bir enerji açığa çıkar ve bu da patlama ile beraberinde şok dalgası yaratır.



Hidrojen bombası, kontrolsüz termonükleer enerji sağlayabilen yıkıcı nükleer silahtır. Hidrojen bombasının ürkütücü boyutlardaki patlama gücü, hidrojen atomlarının birleşerek helyum atomlarına dönüştüğü termonükleer tepkimeden doğar. Bir başka deyişle, hidrojen bombasının patlaması bir çekirdek kaynaşması ya da birleşmesidir (füzyon). Oysa atom bombasınınki bir çekirdek bölünmesidir (fisyon).
Atom bombasının aksine fisyon değil füzyon reaksiyonu esasına dayalıdır. Füzyon reaksiyonunu başlatmak için gerekli ateşleme, sıcaklık küçük bir atom bombasını patlatmak suretiyle sağlanır. Ancak reaksiyon çok kısa bir sürede olduğundan, bomba maddesi buharlaştığı için toplam maddenin yalnızca bir kısmı füzyona uğrar. Füzyona uğrayan madde bir uranyum kılıfı içine alınacak olursa, bu iki bakımdan yarar sağlar:
  • Uranyumun ağır bir metal olması ve buharlaşma sıcaklıklığının çok yüksek olması termonükleer enerjinin daha uzun sürmesini sağlar.
  • Füzyondan meydana gelen nötronlar uranyumun fisyonuna sebep olacağından patlamadan açığa çıkacak enerji daha da artmış olur.
Küçük atom bombalarına ihtiyaç duyan hidrojen bombalarına temiz, büyük atom bombalarına ihtiyaç duyanlara ise kirli bomba denir.
Termonükleer reaksiyonlar için gerekli ısının kimyasal patlayıcı maddeler ile sağlanması düşünülmüştür. Bu durumda deklanşör görevini gören atom bombasına gerek kalmayacak ve radyoaktivitesi de ortadan kalkmış olacaktır.
Termonükleer ürünlerden hiçbiri radyoaktif değildir. Sadece trityum zayıf bir radyoaktivite gösterir. O halde hidrojen bombasının radyoaktif etkisi yoktur, ancak bu bombayı ateşlemek için kullanılan atom bombasından gelen etki vardır. Oldukça küçük deklanşör atom bombaları kullanan hidrojen bombalarında bu etki azdır.

Işınım (radyasyon), elektromanyetik dalgalar veya parçacıklar biçimindeki enerji emisyonu (yayımı) ya da aktarımıdır. Bilindiği gibi maddenin temel yapısını atomlar meydana getirir. Atomproton ve nötronlardan oluşan bir çekirdek ile bunun çevresinde dönmekte olan elektronlardan oluşmaktadır. Herhangi bir maddenin atom çekirdeğindeki nötronların sayısı, proton sayısına göre oldukça fazla ise; bu tür maddeler kararsız bir yapı göstermekte ve çekirdeğindeki nötronlar alfa, beta, gama gibi çeşitli ışınlar yaymak suretiyle parçalanmaktadırlar. Çevresine bu şekilde ışın saçarak parçalanan maddelere "radyoaktif madde", çevreye yayılan alfa, beta ve gama gibi ışınlara ise "radyasyon" adı verilmektedir.

Cevap 2

Hiroşima ve Nagasaki hangi ülkededir?

Hiroşima ve Nagasaki Japonya'dadır.

Cevap 3
Radyasyonun canlılar üzerindeki etkileri nelerdir?
X ışınları, ultraviyole ışınlar, görülebilen ışınlar, kızıl ötesi ışınlar, mikro dalgalar, radyo dalgaları ve manyetik alanlar, elektromanyetik tayfın parçalarıdır. Elektromanyetik parçaları, frekans ve dalga boyları ile tanımlanır. Ultraviyole ve X ışınları çok yüksek frekanslarda olduğundan, elektromanyetik parçalar kimyasal bağları kırabilecek enerjiye sahiptir. Bu bağların kırılması iyonlaşma diye tanımlanır.
İyonlaşabilen elektromanyetik radyasyonları, hücrenin genetik materyali olan DNA'yı parçalayabilecek kadar enerji taşımaktadır. DNA'nın zarar görmesi ise hücreleri öldürmektedir. Bunun sonucunda doku zarar görür. DNA'da çok az bir zedelenme, kansere yol açabilecek kalıcı değişikliklere sebep olur.
Maden işletme yataklarında, doğal su kaynakları içerisinde ve toprakta; gerek insan faaliyetleri sonucu, gerekse doğal olarak bulunan radyoaktif maddeler besin zincirine (bitkilere) girerek, oradan da hayvan ve insanlara geçmek suretiyle ölümle sonuçlanan çeşitli hastalıklara sebep olmaktadır.
Radyoaktif kirleticiler özellikle insan, hayvan ve bitki sağlığına olumsuz etkiler yaparak çevreyi ve ekolojik dengeyi bozmaktadır. Ayrıca radyasyon, canlılarda genetik değişikliklere de yol açmaktadır. Radyasyonun etkisi; cins, yaş ve organa göre değişmektedir. Çocuklar ve büyüme çağındaki gençler ile özellikle göz en fazla etkilenen organ olup; görme zayıflığı, katarakt ve göz uyumunun yavaşlamasına sebep olmaktadır. Deri ise, radyasyona karşı daha dayanıklıdır.
Radyasyonun zararları genellikle zamanla ortaya çıkan bir etki olup, ani etki ancak atom bombalarının yol açtığı ölümler ve yüksek radyasyondaki yanmalar şeklinde kendini göstermektedir.
Geçmişte yapılan nükleer silah denemelerinden dolayı radyoaktif maddelerle yüklenmiş toz bulutları, atmosferin yüksek tabakalarına ve stratosfere yerleşerek, radyoaktif yağışlar halinde yavaş yavaş yeryüzüne inmekte ve çevrenin, özellikle yüzeysel suların kirlenmesine sebep olmaktadır. 1960'lı yıllarda en yüksek seviyeye çıkmış olan radyoaktif yağışlarda, nükleer silah denemelerinin havada yapılmasının yasaklanması sonucu, 1970'li yıllardan sonra azalma görülmüştür.
Çevre sorunları sınır tanımaksızın artmakta ve çeşitli kirleticiler kilometrelerce uzaklara taşınarak etki gösterebilmektedir. Örneğin Çernobil kazası nedeni ile yayılan radyoaktif atıkların, toprak ürünlerinde yol açtığı kirlilik bilinmektedir. Çernobil reaktöründe oluşan kazada, doğrudan etki sonucu 30'dan fazla insan hayatını kaybetmiş, yüzlerce kişi yaralanmış, sakatlanmış ve hastalanmıştır. Binlerce insan ise belirtileri sonradan çıkacak olan genetik etkilerle, nesilden nesile geçebilecek kalıcı izler taşımaktadır. Çernobil'deki kaza sebebiyle atmosfere karışan radyoaktif maddelerin, atmosferik hareketlerle: uzaklara taşınmasıyla, düştükleri yerlerde radyasyona sebep olmuştur. Bu olaydan en çok ülkemizin Çernobil'e yakın olan Karadeniz Bölgesi'nin etkilendiği tespit edilmiştir.

Cevap 4
Dünya da hangi ülkelere ne zaman atom bombası atılmıştır?
İlk deneyler kamuoyunda gizli bir şekilde yapılmıştır. Bu deneyler 1940'larda Klimorton'da gerçekleşmiştir. Deneylerin yapıldığı bölgeye yakın yerlerdeki kasabalarda daha sonraki yıllarda engelli doğum oranları aşırı bir şekilde artmıştır. Dahası deneylerde yer alan askerlerin ilerde kanser oldukları konusunda bilimsel bir çok tıbbi bilgi uzun seneler kamuoyundan saklanmıştır.
II. Dünya Savaşı sırasında, Manhattan Projesi adıyla, ilk çalışmalar başladı. 1942 yılında ABD'nin New Mexico eyaletindeki Los Alamos bölgesinde gizlice bir grup ünlü bilim adamı toplandı. Robert J. Oppenheimer öncülüğünde 3 yıl çalıştıktan sonra ilk bombayı yapmayı başardılar. Aynı esnada Tennessee eyaletinin Oak Ridge kasabasında gizli bir üs daha kuruldu. Burada da patlayacak zengin malzemenin üretimi çalışmaları başladı.
6 Ağustos 1945 sabahı ilk atom bombası Enola Gay isimli bir bombardıman uçağı ile Hiroşima’ya atıldı. 3 gün sonra 9 Ağustos'ta Nagasaki'ye atıldı.

Atom bombası, hidrojen bombası, radyasyon nedir?

Cevap 1
Atom bombası, hidrojen bombası ve radyasyon nedir?
Atom bombası
, patlamanın kontrolsüz çekirdek tepkimesi yoluyla sağlandığı bomba modelidir. Çekirdek tepkimesi zincirleme ve çok hızlı gerçekleştiğinden ortaya devasa bir enerji açığa çıkar ve bu da patlama ile beraberinde şok dalgası yaratır.



Hidrojen bombası, kontrolsüz termonükleer enerji sağlayabilen yıkıcı nükleer silahtır. Hidrojen bombasının ürkütücü boyutlardaki patlama gücü, hidrojen atomlarının birleşerek helyum atomlarına dönüştüğü termonükleer tepkimeden doğar. Bir başka deyişle, hidrojen bombasının patlaması bir çekirdek kaynaşması ya da birleşmesidir (füzyon). Oysa atom bombasınınki bir çekirdek bölünmesidir (fisyon).
Atom bombasının aksine fisyon değil füzyon reaksiyonu esasına dayalıdır. Füzyon reaksiyonunu başlatmak için gerekli ateşleme, sıcaklık küçük bir atom bombasını patlatmak suretiyle sağlanır. Ancak reaksiyon çok kısa bir sürede olduğundan, bomba maddesi buharlaştığı için toplam maddenin yalnızca bir kısmı füzyona uğrar. Füzyona uğrayan madde bir uranyum kılıfı içine alınacak olursa, bu iki bakımdan yarar sağlar:
  • Uranyumun ağır bir metal olması ve buharlaşma sıcaklıklığının çok yüksek olması termonükleer enerjinin daha uzun sürmesini sağlar.
  • Füzyondan meydana gelen nötronlar uranyumun fisyonuna sebep olacağından patlamadan açığa çıkacak enerji daha da artmış olur.
Küçük atom bombalarına ihtiyaç duyan hidrojen bombalarına temiz, büyük atom bombalarına ihtiyaç duyanlara ise kirli bomba denir.
Termonükleer reaksiyonlar için gerekli ısının kimyasal patlayıcı maddeler ile sağlanması düşünülmüştür. Bu durumda deklanşör görevini gören atom bombasına gerek kalmayacak ve radyoaktivitesi de ortadan kalkmış olacaktır.
Termonükleer ürünlerden hiçbiri radyoaktif değildir. Sadece trityum zayıf bir radyoaktivite gösterir. O halde hidrojen bombasının radyoaktif etkisi yoktur, ancak bu bombayı ateşlemek için kullanılan atom bombasından gelen etki vardır. Oldukça küçük deklanşör atom bombaları kullanan hidrojen bombalarında bu etki azdır.

Işınım (radyasyon), elektromanyetik dalgalar veya parçacıklar biçimindeki enerji emisyonu (yayımı) ya da aktarımıdır. Bilindiği gibi maddenin temel yapısını atomlar meydana getirir. Atomproton ve nötronlardan oluşan bir çekirdek ile bunun çevresinde dönmekte olan elektronlardan oluşmaktadır. Herhangi bir maddenin atom çekirdeğindeki nötronların sayısı, proton sayısına göre oldukça fazla ise; bu tür maddeler kararsız bir yapı göstermekte ve çekirdeğindeki nötronlar alfa, beta, gama gibi çeşitli ışınlar yaymak suretiyle parçalanmaktadırlar. Çevresine bu şekilde ışın saçarak parçalanan maddelere "radyoaktif madde", çevreye yayılan alfa, beta ve gama gibi ışınlara ise "radyasyon" adı verilmektedir.

Cevap 2

Hiroşima ve Nagasaki hangi ülkededir?

Hiroşima ve Nagasaki Japonya'dadır.

Cevap 3
Radyasyonun canlılar üzerindeki etkileri nelerdir?
X ışınları, ultraviyole ışınlar, görülebilen ışınlar, kızıl ötesi ışınlar, mikro dalgalar, radyo dalgaları ve manyetik alanlar, elektromanyetik tayfın parçalarıdır. Elektromanyetik parçaları, frekans ve dalga boyları ile tanımlanır. Ultraviyole ve X ışınları çok yüksek frekanslarda olduğundan, elektromanyetik parçalar kimyasal bağları kırabilecek enerjiye sahiptir. Bu bağların kırılması iyonlaşma diye tanımlanır.
İyonlaşabilen elektromanyetik radyasyonları, hücrenin genetik materyali olan DNA'yı parçalayabilecek kadar enerji taşımaktadır. DNA'nın zarar görmesi ise hücreleri öldürmektedir. Bunun sonucunda doku zarar görür. DNA'da çok az bir zedelenme, kansere yol açabilecek kalıcı değişikliklere sebep olur.
Maden işletme yataklarında, doğal su kaynakları içerisinde ve toprakta; gerek insan faaliyetleri sonucu, gerekse doğal olarak bulunan radyoaktif maddeler besin zincirine (bitkilere) girerek, oradan da hayvan ve insanlara geçmek suretiyle ölümle sonuçlanan çeşitli hastalıklara sebep olmaktadır.
Radyoaktif kirleticiler özellikle insan, hayvan ve bitki sağlığına olumsuz etkiler yaparak çevreyi ve ekolojik dengeyi bozmaktadır. Ayrıca radyasyon, canlılarda genetik değişikliklere de yol açmaktadır. Radyasyonun etkisi; cins, yaş ve organa göre değişmektedir. Çocuklar ve büyüme çağındaki gençler ile özellikle göz en fazla etkilenen organ olup; görme zayıflığı, katarakt ve göz uyumunun yavaşlamasına sebep olmaktadır. Deri ise, radyasyona karşı daha dayanıklıdır.
Radyasyonun zararları genellikle zamanla ortaya çıkan bir etki olup, ani etki ancak atom bombalarının yol açtığı ölümler ve yüksek radyasyondaki yanmalar şeklinde kendini göstermektedir.
Geçmişte yapılan nükleer silah denemelerinden dolayı radyoaktif maddelerle yüklenmiş toz bulutları, atmosferin yüksek tabakalarına ve stratosfere yerleşerek, radyoaktif yağışlar halinde yavaş yavaş yeryüzüne inmekte ve çevrenin, özellikle yüzeysel suların kirlenmesine sebep olmaktadır. 1960'lı yıllarda en yüksek seviyeye çıkmış olan radyoaktif yağışlarda, nükleer silah denemelerinin havada yapılmasının yasaklanması sonucu, 1970'li yıllardan sonra azalma görülmüştür.
Çevre sorunları sınır tanımaksızın artmakta ve çeşitli kirleticiler kilometrelerce uzaklara taşınarak etki gösterebilmektedir. Örneğin Çernobil kazası nedeni ile yayılan radyoaktif atıkların, toprak ürünlerinde yol açtığı kirlilik bilinmektedir. Çernobil reaktöründe oluşan kazada, doğrudan etki sonucu 30'dan fazla insan hayatını kaybetmiş, yüzlerce kişi yaralanmış, sakatlanmış ve hastalanmıştır. Binlerce insan ise belirtileri sonradan çıkacak olan genetik etkilerle, nesilden nesile geçebilecek kalıcı izler taşımaktadır. Çernobil'deki kaza sebebiyle atmosfere karışan radyoaktif maddelerin, atmosferik hareketlerle: uzaklara taşınmasıyla, düştükleri yerlerde radyasyona sebep olmuştur. Bu olaydan en çok ülkemizin Çernobil'e yakın olan Karadeniz Bölgesi'nin etkilendiği tespit edilmiştir.

Cevap 4
Dünya da hangi ülkelere ne zaman atom bombası atılmıştır?
İlk deneyler kamuoyunda gizli bir şekilde yapılmıştır. Bu deneyler 1940'larda Klimorton'da gerçekleşmiştir. Deneylerin yapıldığı bölgeye yakın yerlerdeki kasabalarda daha sonraki yıllarda engelli doğum oranları aşırı bir şekilde artmıştır. Dahası deneylerde yer alan askerlerin ilerde kanser oldukları konusunda bilimsel bir çok tıbbi bilgi uzun seneler kamuoyundan saklanmıştır.
II. Dünya Savaşı sırasında, Manhattan Projesi adıyla, ilk çalışmalar başladı. 1942 yılında ABD'nin New Mexico eyaletindeki Los Alamos bölgesinde gizlice bir grup ünlü bilim adamı toplandı. Robert J. Oppenheimer öncülüğünde 3 yıl çalıştıktan sonra ilk bombayı yapmayı başardılar. Aynı esnada Tennessee eyaletinin Oak Ridge kasabasında gizli bir üs daha kuruldu. Burada da patlayacak zengin malzemenin üretimi çalışmaları başladı.
6 Ağustos 1945 sabahı ilk atom bombası Enola Gay isimli bir bombardıman uçağı ile Hiroşima’ya atıldı. 3 gün sonra 9 Ağustos'ta Nagasaki'ye atıldı.

Atatürk'ün kadın haklarıyla ilgili söylediği sözler

"dünyada hiçbir milletin kadını, ben anadolu kadınından fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte, anadolu kadını kadar emek verdim diyemez. erkeklerden kurduğumuz ordumuzun hayat kaynaklarını kadınlarımız işletmiştir. çift süren, tarlayı eken, kağnısı ve kucağındaki yavrusu ile yağmur demeyip, kış demeyip cephenin ihtiyaçlarını taşıyan hep onlar, hep o yüce, o fedakar, o ilahi anadolu kadını olmuştur. bundan ötürü hepimiz bu büyük ruhlu ve büyük duygulu kadınlarımızı, şükranla ve minnetle sonsuza kadar aziz ve kutsal bilelim."
30 mart 1923 vakit gazetesi...



"bizim sosyal toplumumuzun başarısızlığının sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir. yaşamak demek faaliyet demektir. bundan dolayı bir sosyal toplumun bir organı faaliyette bulunurken diğer bir organı işlemezse o sosyal toplum felçlidir."

"insan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan oluşur. kabil midir bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünü ilerleyebilsin? mümkün müdür ki bir cismin yarısı toprağa bağlı kaldıkça, öteki yarısı göklere yükselebilsin?"
1 eylül 1925 ikdam gazetesi

"bazı yerlerde kadınlar görüyorum ki, başında bir bez, peştemal veya buna benzer birşeyler asararak yüzünü, gözünü gizler ve yanında geçen erkeklere karşı arkasını çevirir veya yere oturarak yumulur. bu tavrın manası neye delalet eder? medeni bir millet anası, bir millet kızı için bu garip şekiller, bu vahşi vaziyet nedir? bu hal milleti çok gülünç gösterir ve derhal düzeltilmesi lazımdır."
1925 inebolu gezisinde örtünen kadınlarla ilgili...

"onlar yüzlerini cihana göstersinler ve gözleri ile cihanı dikkatle görebilsinler. bunda korkulacak birsey yoktur..."
18 nisan 1935 istanbul'da toplanan "milletlerarası ilk kadın kongresi"...

"kadınlarımız için asıl mücadele alanı, asıl zafer kazanılması gereken alan, biçim ve kılıkta başarıdan çok, ışıkla, bilgi ve kültürle, gerçek faziletle süslenip donanmaktır. ben muhterem hanımlarımızın avrupa kadınlarının aşağısında kalmayacak, aksine pek çok yönden onların üstüne çıkacak şekilde ışıkla, bilgi ve kültürle donanacaklarından asla şüphe etmeyen ve buna kesinlikle emin olanlardanım."

1935 yılında türk kadını'na seçme ve seçilme hakkı tanınması vesilesi ile...
"bu karar turk kadınına sosyal ve siyasal hayatta bütün milletlerin üstünde yer vermiştir. çarşaf içinde, peçe altında ve kafes arkasındaki türk kadınını artık tarihlerde aramak lazım gelecektir. türk kadını, evdeki medeni konumunu yetki ile işgal etmiş, iş hayatının her aşamasında başarılar göstermiştir. siyasi hayatla, belediye seçimleriyle tecrübe kazanan türk kadını bu sefer de milletvekili seçme seçilme suretiyle haklarının en büyüğünü elde etmiş bulunuyor. medeni memleketlerin bir çoğunda, kadından esirgenen bu hak, bugün türk kadınının elindedir ve onu yetki ve lihakatle kullanacaktır."

ATATÜRK ÜN KADIN HAKLARI İLE İLGİLİ SÖZLERİ

Türk kadını, yüzyıllardır geri bırakılmış ve sosyal hakları elinden alınmış, adeta yok sayılmıştır. Medeni ülkeler seviyesine çıkmak isteyen Türkiye Cumhuriyeti, kadınlarına ikinci sınıf insan muamelesi yapamazdı. Zira kadınlar, Milli Mücadele'de, milli teşkilatlar kurarak çalışmalar yapmışlar, cepheye silah taşımışlar ve vatanın kurtulması için erkeklerle beraber savaşmışlardır.
Medeni hukukun kabulüyle, kadın erkek eşitliği benimsenmiş; evlenme, tarafların isteğine bırakılmış, aradaki vekil sistemi kaldırılarak evlendirme memurunun önünde yapıla nikâhlar geçerli sayılmış, bu nikâhtan sonra isteyenin dini nikâh yaptırması serbest bırakılmış; tek eşlilik uygulaması getirilip boşanmalardaki "talak" usulü kaldırılıp boşama yetkisi geçerli sebepler aramak şartıyla mahkemelere bırakılmıştır. Ayrıca kadınlar, miras paylaşımında ve şahitlikte de erkeklerle eşit olma hakkına sahip olmuşlardır.
Bu hukuki düzenlemelerin yanı sıra, Türk kadınının kültür seviyesini yükseltip sosyal hayatta ve çalışma sahasındaki gerçek yerlerini almaları konusunda bütün çalışmalar yapılmıştır. Bu girişimler sonrasında, Türk kadını dünya kadınlarına örnek teşkil edecek ilerlemeler kaydetmiştir.


Atatürk kadınlara verdiği değeri aşağıdaki sözleriyle de belirtir:


"Zaman ilerledikçe, ilim ilerledikçe, medeniyet dev adımlarla yürüdükçe, hayatın, asrın bugünkü gerçeklerine göre evlat yetiştirmenin güçlüklerini biliyoruz... Bugünün anaları için gerekli özellikleri taşıyan evlatlar yetiştirmek... Pek çok yüksek özelliği şahıslarında taşımalarına bağlıdır. Bu sebeple kadınlarımız daha çok aydın, daha çok feyizli, daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar."

''...Türk kadını dünyanın en münevver, en faziletkâr ve en ağır kadını olmalıdır. Ağır sıklette değil; ahlakta, fazilette ağır vakur olmalıdır. ''


''...Milletin kaynağı, sosyal hayatın esası olan kadın, ancak faziletkâr olursa vazifesini ifa edebilir. Herhalde kadın, çok yüksek olmalıdır..."

Atatürk başka bir konuşmasında,


"Bir topluluk, cinsinden yalnız birinin asrın icaplarını edinmesiyle yetinirse o topluluk yarıdan fazla güçsüzlük içinde kalır... Bizim topluluğumuzun başarısızlığının sebebi kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz kayıtsızlık ve kusurdan ileri gelmektedir...''
diyerek kadınlara vermiş olduğu değeri belirtir

Atatürk'ün kadın haklarıyla ilgili söylediği sözler

"dünyada hiçbir milletin kadını, ben anadolu kadınından fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte, anadolu kadını kadar emek verdim diyemez. erkeklerden kurduğumuz ordumuzun hayat kaynaklarını kadınlarımız işletmiştir. çift süren, tarlayı eken, kağnısı ve kucağındaki yavrusu ile yağmur demeyip, kış demeyip cephenin ihtiyaçlarını taşıyan hep onlar, hep o yüce, o fedakar, o ilahi anadolu kadını olmuştur. bundan ötürü hepimiz bu büyük ruhlu ve büyük duygulu kadınlarımızı, şükranla ve minnetle sonsuza kadar aziz ve kutsal bilelim."
30 mart 1923 vakit gazetesi...



"bizim sosyal toplumumuzun başarısızlığının sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir. yaşamak demek faaliyet demektir. bundan dolayı bir sosyal toplumun bir organı faaliyette bulunurken diğer bir organı işlemezse o sosyal toplum felçlidir."

"insan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan oluşur. kabil midir bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünü ilerleyebilsin? mümkün müdür ki bir cismin yarısı toprağa bağlı kaldıkça, öteki yarısı göklere yükselebilsin?"
1 eylül 1925 ikdam gazetesi

"bazı yerlerde kadınlar görüyorum ki, başında bir bez, peştemal veya buna benzer birşeyler asararak yüzünü, gözünü gizler ve yanında geçen erkeklere karşı arkasını çevirir veya yere oturarak yumulur. bu tavrın manası neye delalet eder? medeni bir millet anası, bir millet kızı için bu garip şekiller, bu vahşi vaziyet nedir? bu hal milleti çok gülünç gösterir ve derhal düzeltilmesi lazımdır."
1925 inebolu gezisinde örtünen kadınlarla ilgili...

"onlar yüzlerini cihana göstersinler ve gözleri ile cihanı dikkatle görebilsinler. bunda korkulacak birsey yoktur..."
18 nisan 1935 istanbul'da toplanan "milletlerarası ilk kadın kongresi"...

"kadınlarımız için asıl mücadele alanı, asıl zafer kazanılması gereken alan, biçim ve kılıkta başarıdan çok, ışıkla, bilgi ve kültürle, gerçek faziletle süslenip donanmaktır. ben muhterem hanımlarımızın avrupa kadınlarının aşağısında kalmayacak, aksine pek çok yönden onların üstüne çıkacak şekilde ışıkla, bilgi ve kültürle donanacaklarından asla şüphe etmeyen ve buna kesinlikle emin olanlardanım."

1935 yılında türk kadını'na seçme ve seçilme hakkı tanınması vesilesi ile...
"bu karar turk kadınına sosyal ve siyasal hayatta bütün milletlerin üstünde yer vermiştir. çarşaf içinde, peçe altında ve kafes arkasındaki türk kadınını artık tarihlerde aramak lazım gelecektir. türk kadını, evdeki medeni konumunu yetki ile işgal etmiş, iş hayatının her aşamasında başarılar göstermiştir. siyasi hayatla, belediye seçimleriyle tecrübe kazanan türk kadını bu sefer de milletvekili seçme seçilme suretiyle haklarının en büyüğünü elde etmiş bulunuyor. medeni memleketlerin bir çoğunda, kadından esirgenen bu hak, bugün türk kadınının elindedir ve onu yetki ve lihakatle kullanacaktır."

ATATÜRK ÜN KADIN HAKLARI İLE İLGİLİ SÖZLERİ

Türk kadını, yüzyıllardır geri bırakılmış ve sosyal hakları elinden alınmış, adeta yok sayılmıştır. Medeni ülkeler seviyesine çıkmak isteyen Türkiye Cumhuriyeti, kadınlarına ikinci sınıf insan muamelesi yapamazdı. Zira kadınlar, Milli Mücadele'de, milli teşkilatlar kurarak çalışmalar yapmışlar, cepheye silah taşımışlar ve vatanın kurtulması için erkeklerle beraber savaşmışlardır.
Medeni hukukun kabulüyle, kadın erkek eşitliği benimsenmiş; evlenme, tarafların isteğine bırakılmış, aradaki vekil sistemi kaldırılarak evlendirme memurunun önünde yapıla nikâhlar geçerli sayılmış, bu nikâhtan sonra isteyenin dini nikâh yaptırması serbest bırakılmış; tek eşlilik uygulaması getirilip boşanmalardaki "talak" usulü kaldırılıp boşama yetkisi geçerli sebepler aramak şartıyla mahkemelere bırakılmıştır. Ayrıca kadınlar, miras paylaşımında ve şahitlikte de erkeklerle eşit olma hakkına sahip olmuşlardır.
Bu hukuki düzenlemelerin yanı sıra, Türk kadınının kültür seviyesini yükseltip sosyal hayatta ve çalışma sahasındaki gerçek yerlerini almaları konusunda bütün çalışmalar yapılmıştır. Bu girişimler sonrasında, Türk kadını dünya kadınlarına örnek teşkil edecek ilerlemeler kaydetmiştir.


Atatürk kadınlara verdiği değeri aşağıdaki sözleriyle de belirtir:


"Zaman ilerledikçe, ilim ilerledikçe, medeniyet dev adımlarla yürüdükçe, hayatın, asrın bugünkü gerçeklerine göre evlat yetiştirmenin güçlüklerini biliyoruz... Bugünün anaları için gerekli özellikleri taşıyan evlatlar yetiştirmek... Pek çok yüksek özelliği şahıslarında taşımalarına bağlıdır. Bu sebeple kadınlarımız daha çok aydın, daha çok feyizli, daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar."

''...Türk kadını dünyanın en münevver, en faziletkâr ve en ağır kadını olmalıdır. Ağır sıklette değil; ahlakta, fazilette ağır vakur olmalıdır. ''


''...Milletin kaynağı, sosyal hayatın esası olan kadın, ancak faziletkâr olursa vazifesini ifa edebilir. Herhalde kadın, çok yüksek olmalıdır..."

Atatürk başka bir konuşmasında,


"Bir topluluk, cinsinden yalnız birinin asrın icaplarını edinmesiyle yetinirse o topluluk yarıdan fazla güçsüzlük içinde kalır... Bizim topluluğumuzun başarısızlığının sebebi kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz kayıtsızlık ve kusurdan ileri gelmektedir...''
diyerek kadınlara vermiş olduğu değeri belirtir

Ünsüz benzeşmesi nedir,sert sessiz benzeşmesi örnekleri


Sert Ünsüzlerin Benzeşmesi (Sertleşme):

Sert ünsüzlerle biten sözcüklere “c,d,g” ünsüzleriyle başlayan ek getirilirken ekin ilk harfi sertleşerek “ç,t,k” ye döner. Bu duruma ünsüz benzeşmesi (ünsüz sertleşmesi) adı verilir.

simit-çi (-ci) şaş-kın (-gin) ağaç-ta (-de) 1945′te(-de) sınıf-ça (-ce) as-kı (-gi) sabah-tı (-di) 1974′ten (-den)

Bu kural, hem yazıda hem konuşmada geçerlidir. Bileşik sözcüklerde bu kural olmayabilir:

♦ Akdeniz, beşgen…..

P, ç, t, k, f, h, s, ş harfleri ile biten bir kelimeye c, d, g harfleri ile başlayan bir ek gelirse, ekin başındaki yumuşak harfler sertleşir. Buna göre; c-ç, d-t, g-k olur.


  • Kebap-cı...kebapçı,
  • Yavaş-ca...yavaşça,
  • Ayak-cak...ayakçak,
  • ayak-da...ayakta,
  • yurt-dan...yurttan,
  • ses-deş...sesteş,
  • yap-dı...yaptı,
  • aç-dır...açtır,
  • at-gı...atkı,
  • seç-gin...seçkin,
  • çalış-gan...çalışkan,
  • kıs-gaç...kıskaç...
  • kitap-da kitapta...
NOT : Bu kural, sayıların rakamla yazılışlarında da geçerlidir. Buna göre rakamlar okunur ve okunuşu p, ç, t, k, f, h,s, ş harflerinden biriyle biterse, ekler de sertleşir. Buna uyulmazsa yazım yanlışı yapılmış olur. Örnek : Saat 3'de geldim. (Yanlış), Saat 3'te geldim (Doğru)
Özel durumlar [değiştir]

1. Bazı birleşik kelimelerin bu kurala uymadığı görülür : Dikdörtgen, Akciğer... 2. Bazı matematik terimlerinin bu kurala uymadığı görülür: Üçgen, beşgen.. 3. -De, da bağlacı, başlı başına bir kelime olduğu için p, ç,t,k,f,h,s,ş harfleriyle biten kelimelerden sonra gelse bile sertleşme kuralına uymaz. Zaten de, da bağlacını -d, -d ekinden ayıran en önemli özelliklerden biri de budur. Örnek: Gitsek de olur, gitmesek de..
Farklı örnekler [değiştir]

Sözcük: Ek: Yazılışı:
Kayık -cı Kayıkçı
Piş -gin Pişkin
Ağaç -dan Ağaçtan
Üç -de Üçte
Simit -ci Simitçi
Çorap -ci Çorapçı
Sabah -cı Sabahçı
Dolap -de Dolapta
Taş -gin Taşkın

Ünsüz benzeşmesi nedir,sert sessiz benzeşmesi örnekleri


Sert Ünsüzlerin Benzeşmesi (Sertleşme):

Sert ünsüzlerle biten sözcüklere “c,d,g” ünsüzleriyle başlayan ek getirilirken ekin ilk harfi sertleşerek “ç,t,k” ye döner. Bu duruma ünsüz benzeşmesi (ünsüz sertleşmesi) adı verilir.

simit-çi (-ci) şaş-kın (-gin) ağaç-ta (-de) 1945′te(-de) sınıf-ça (-ce) as-kı (-gi) sabah-tı (-di) 1974′ten (-den)

Bu kural, hem yazıda hem konuşmada geçerlidir. Bileşik sözcüklerde bu kural olmayabilir:

♦ Akdeniz, beşgen…..

P, ç, t, k, f, h, s, ş harfleri ile biten bir kelimeye c, d, g harfleri ile başlayan bir ek gelirse, ekin başındaki yumuşak harfler sertleşir. Buna göre; c-ç, d-t, g-k olur.


  • Kebap-cı...kebapçı,
  • Yavaş-ca...yavaşça,
  • Ayak-cak...ayakçak,
  • ayak-da...ayakta,
  • yurt-dan...yurttan,
  • ses-deş...sesteş,
  • yap-dı...yaptı,
  • aç-dır...açtır,
  • at-gı...atkı,
  • seç-gin...seçkin,
  • çalış-gan...çalışkan,
  • kıs-gaç...kıskaç...
  • kitap-da kitapta...
NOT : Bu kural, sayıların rakamla yazılışlarında da geçerlidir. Buna göre rakamlar okunur ve okunuşu p, ç, t, k, f, h,s, ş harflerinden biriyle biterse, ekler de sertleşir. Buna uyulmazsa yazım yanlışı yapılmış olur. Örnek : Saat 3'de geldim. (Yanlış), Saat 3'te geldim (Doğru)
Özel durumlar [değiştir]

1. Bazı birleşik kelimelerin bu kurala uymadığı görülür : Dikdörtgen, Akciğer... 2. Bazı matematik terimlerinin bu kurala uymadığı görülür: Üçgen, beşgen.. 3. -De, da bağlacı, başlı başına bir kelime olduğu için p, ç,t,k,f,h,s,ş harfleriyle biten kelimelerden sonra gelse bile sertleşme kuralına uymaz. Zaten de, da bağlacını -d, -d ekinden ayıran en önemli özelliklerden biri de budur. Örnek: Gitsek de olur, gitmesek de..
Farklı örnekler [değiştir]

Sözcük: Ek: Yazılışı:
Kayık -cı Kayıkçı
Piş -gin Pişkin
Ağaç -dan Ağaçtan
Üç -de Üçte
Simit -ci Simitçi
Çorap -ci Çorapçı
Sabah -cı Sabahçı
Dolap -de Dolapta
Taş -gin Taşkın

HÜLYA Avşar fatmagül'ün suçu ne filmi tecavüz sahnesi video




Hülya AVŞAR Beren saat kıyaslamalarını bir yana bırakırsak Yıllar önce Hülya Avşar'ın başrolünde oynadığı “Fatmagül'ün Suçu Ne” filmindeki tecavüz sahnesinin aynısını şimdi de Beren Saat oynayacak.İşte yıllar önceki o filmden sahneler...







HÜLYA Avşar fatmagül'ün suçu ne filmi tecavüz sahnesi video




Hülya AVŞAR Beren saat kıyaslamalarını bir yana bırakırsak Yıllar önce Hülya Avşar'ın başrolünde oynadığı “Fatmagül'ün Suçu Ne” filmindeki tecavüz sahnesinin aynısını şimdi de Beren Saat oynayacak.İşte yıllar önceki o filmden sahneler...







Ünlülerin askerlik resimleri görüntüleri izle

Ünlülerin askerlik fotoğraflarını daha önce görmediyseniz şimdi sıkı durun...

Ünlülerin askerlik fotoğrafları! GALERİ

TOLGA ÇEVİK “KOMEDİ Dükkanı” adlı programla şöhreti yakalayan, Tolga Çevik, askerlik görevini Ankara Kara Kuvvetleri Armoni Mızıka Bölüğü'nde yaptı.
Ünlülerin askerlik fotoğrafları! GALERİ

Emre Altuğ askerliğini Zonguldak'ın Devrek ilçesinde yaptı.


Ünlülerin askerlik fotoğrafları! GALERİ

Emre Belözoğlu askerliğini Burdur’daki 58. Piyade Er Eğitim Alayı’nda yaptı.



Ünlülerin askerlik fotoğrafları! GALERİ

Bir başka ünlü futbolcu Nihat Kahveci de askerliğini yeşil sahalardan arkadaşı Belözoğlu ile aynı yerde yaptı.


Ünlülerin askerlik fotoğrafları! GALERİ

Ünlü şarkıcı Keremcem askerliğini Ankara Mamak'ta yaptı.

Ünlülerin askerlik fotoğrafları! GALERİ

Kutluay birliğine teslim olurken.


Ünlülerin askerlik fotoğrafları! GALERİ

Cem Yılmaz askerliğini Ankara Mamak Muhabere Bilgi Sistemler Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanlığı'nda yaptı.


Ünlülerin askerlik fotoğrafları! GALERİ

Yılmaz tam 18 ay askerlik yaptı.


Ünlülerin askerlik fotoğrafları! GALERİ

Vatan Şaşmaz, vatani görevini Şırnak'ta yaptı.


Ünlülerin askerlik fotoğrafları! GALERİ

Serdar Ortaç askerliğini Sivas 5'inci Piyade Er Eğitim Tugay Komutanlığı 178'inci Piyade Er Eğitim Alayı'nda bedelli askerlik yaptı. Ortaç'ın asker arkadaşlarından biri de Kaan Girgin'di.


Ünlülerin askerlik fotoğrafları! GALERİ

TV ekranlarının en gözde aktörlerinden Kenan İmirzalıoğlu Edirne'nin Süloğlu ilçesinde bulunan 54. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı'nda askerlik yaptı.


Ünlülerin askerlik fotoğrafları! GALERİ

Tarkan askerliğini Malatya'da yaptı.