sponsorlu bağlantılar

16 Aralık 2010 Perşembe

Mevlana'nın 7 öğüdü nedir?

1. Cömertlik ve yardim etmede akarsu gibi ol.
Öyle cömert ol ve öyle yardım yap ki akarsu gibi çok, sürekli ve temiz olsun. Bir defalık yardımla kalma.
2. Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.
Öyle yakın davran ki güneş gibi ısıt.
3. Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol.
Kusurları karanlığa bırak, gözlerden gizle, ama her gecenin sabahı vardır.
4. Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.
Kızgınlığını öldür ve göm ki bir daha yerüstüne çıkmasın.
5. Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol.
Toprağın özelliği verimidir, genişliğidir ve bereketidir. Ne kadar çok iş yaparsan yap, ne kadar verimli olursan ol bunlarla övünme, toprak gibi sürekli olsun verimin.
6. Hoşgörürlükte deniz gibi ol.
Hoşgörün denizler gibi derin ve sonsuz olsun, deniz gibi de berrak olsun.
7. Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.
Hepimiz neysek oyuz, farklı görünmek bize birşey kazandırmaz. Kendimizi topluma sunarken sahip olmadığımız özellikler yakıştırmadan olduğumuz gibi görünmeliyiz.

Wikileaks’ın kurucusu Julian Assange serbest kaldı

Wikileaks'ın kurucusu Assange serbestAmerikan Dışişleri Bakanlığı’nın bilgilerini kamuoyuna açıklayan Wikileaks’ın kurucu Julian Assange çıkarıldığı mahkemece kefaletle serbest bırakıldı. Assange, İsveç’te bir kadına tecavüzden tutuklanmıştı.

İngiliz Yüksek Mahkemesi, Wikileaks’in kurucusu Julian Assange’la ilgili kefaletle serbest bırakılma kararını onayladı.

İngiliz Westminster Asliye Hukuk Mahkemesi, Assange’ın 200 bin sterlin kefaletle serbest bırakılmasına karar vermişti.

İngiliz Yargıç Howard Riddle, tecavüz ve cinsel tacizle suçlanan Assange’ı, 11 Ocaktaki duruşmasına kadar koşullu olarak kefaletle salıverdi.

Wikileaks internet sitesinin kurucusu Julian Assange’ın kefaletle serbest bırakıldrığı bildirildi. Bir sonraki duruşma 11 Ocak’ta görülecek. Assange, İsveç’te bir kadına tecavüzden tutuklanmıştı.

200 BİN STERLİN KEFALET

İngiliz Westminster Asliye Hukuk Mahkemesi, Wikileaks’in kurucusu Julian Assange’ın 200 bin sterlin kefaletle şartlı tahliyesine karar vermişti.

Assange’ı bugün İngiltere’nin başkenti Londra’daki duruşmasında avukatları Mark Stephens ve Geoffrey Robertson savundu. Duruşmada avukatlar, Assange’ın kefaletle serbest bırakılmasını talep etmişti. Yargıç bu talebi kabul ederken, bir sonraki duruşmanın 11 Ocak 2011′de yapılmasına karar vermişti.

Yargıç ayrıca tahliye şartlarını belirledi. Buna göre, Assange’ın pasaportuna el konulacak, elektronik kelepçe takılacak ve polis gözetiminde olacak.

Assange yaklaşık iki haftadır Londra’daki Wandsworth cezaevinde tutuluyordu.

Julian Assange kurucusu olduğu Wikileaks’ın yayımladığı gizli belgeler nedeniyle yargılanmıyor. İsveç Assange’ı iki kadına tecavüz etmekle suçluyor ve kendisine iadesini talep ediyor. Assange ise iddiaları reddediyor ve İsveç’e iadesini önlemek için mücadele edeceğini söylüyor.

8 Aralık 2010 Çarşamba

Nicolas Cage -Angeline Jolie- 60 Saniye filmi

Randall “Memphis” Raines uzun zaman önce suç yaşamına bir son vermiştir ama eski bir arkadaşın beklenmeyen bir ziyaretinden sonra kardeşinin hayatını kurtarmak için yapabileceğinin en iyisini yapmaktan -araba çalmaktan- başka hiç bir seçeneğinin olmadığının farkına varır. Şimdi herşey bir gecede 50 araba soymaya kalmıştır.Gerçek bir otomobil hastası olan Memphis’in arabalara karşı bitmek bilmeyen ateşli bir tutkusu vardır. Bir arabanın en küçük parçasına kadar her tür ayrıntısını bilmektedir. Memphis efsanevi bir araba hırsızıdır. Hiç bir kilit veya araba alarmı onu durduramaz. Eğer gözünü dikmişse arabanız 60 saniye içinde yerinden gitmiş demektir. Memphis yıllar boyunca akla gelebilecek her tür arabayı çalıp polisten kaçmayı başarmıştır; bir araba haricinde: Gözbebeği Eleanor, 67 model bir Shelby Mustang GT 500. Üstündeki baskı çok arttığında yeni bir hayat için sevdiği herşeyi ve herkesi geride bırakmak zorunda kalmıştır. Ama kardeşi bıraktığı yerden kendi izlediği yolu beceriksizce izleyip başını belaya sokunca Memphis’in eski yaşamına geri dönmekten başka çaresi kalmamıştır. Hayatını kurtarmak için son bir soygun yapmak zorundadır.

Orijinal Adı: Gone in 60 Seconds Yapımcı

Peri Masalı filmini izle 18.10.2010 TV8 video



Gerçek olaylara dayanan bir film. Her nasılsa, kanatlı varlıkların fotoğraflarını çekebilen iki kızın hikayesi. Bu yetenekleri Birinci Dünya Savaşı İngiltere’sinde büyük bir olay yaratır. Bu olayı normal gören iki kızın dışındaki herkes, perilerin varlığının fotoğrafik kanıtı karşısında heyecanlanır. Öyle ki, Sir Arthur Doyle ve Harry Houdini kızları ziyaret etmeye karar verirler.

Orijinal Adı : Fairytale:A True Story Yönetmen : Charles Sturridge Oyuncular : Harvey Keitel, Jason Salkey, Peter O’toole, Lara Morgan, Adam Franks, Guy Witcher Yapım : 1997

Hayde türküsü - Cem Yılmaz - Av Mevsimi filmi - kazım koyuncu


Cem Yılmaz 'Hayde' ile döktürdü VİDEO‘Av Mevsimi” filminde Cem Yılmaz’ın, daha önce Kazım Koyuncu’nun seslendirdiği ”Hayde” isimli türküsünü seslendirdi. Videosu internette dolaşmaya başladı. İşte o video…



Karadeniz yöresi türkülerini seslendiren Gökhan Birben, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ”Hayde”nin Hemşin yöresine ait anonim bir türkü olduğunu, düzenlemesini Melek Akman ile yaptıklarını belirtti.



sayfa 79-91 10.sınıf edebiyat etkinlikleri cevapları

SAYFA 79:

1.ETKİNLİK:
Divanü Lügati't Türk 1072 yılında (11.yüzyılda ) Kaşgarlı Mahmut tarafından Araplara Türkçeyi öğretmek amacıyla yazılan eşsiz bir kültür hazinesidir.Eserde zaman zaman dil bilgisi kuralları da anlatılmaktadır.Bu yönüyle Türkçenin ilk dilbilgisi kitabıdır.Kaşgarlı Mahmut da ilk Türk dil bilginidir.Divanü Lügati't Türkçenin ilk sözlüğüdür.Eserde 7500 kelime vardır, bunların anlamlarının daha iyi anlaşılması için deyimlerden , atasözlerinden ve şiirlerden örnekler verilmiştir.Kaşgarlı Mahmut Türk illerini adım adım gezerek sagu, koşuk, sav gibi sözlü edebiyat ürünlerini derleyerek yazıya geçirmiştir.İslami dönemin ilk ürünlerinden belki de en önemlisi olan Divanü Lügati't Türk İslamiyet öncesi Türk kültür ve medeniyet ve edebiyatının bir belgesi niteliğindedir.
13.

buga: tıp
eşük: halk bilimi
etil: coğrafya
kagut: halk bilimi
karakuş: astronomi
kimi: dil bilgisi
koşug: edebiyat
ne: dil bilgisi
tag: coğrafya
tonga: dil bilgisi
yüksek : dil bilgisi

Eserde farklı bilim dallarıyla ilgili kelime örneklerinin yer alması eserin ansiklopedik bir sözlük olduğunu gösteririr.
14.
Öğretici nitelikler taşıyan bu eserlerin nazımla yazılmasının sebebi halk tarafından daha iyi anlaşılmasını sağlamak ve nazmın nesire göre ölçülü uyaklı olması sebebiyle akılda daha kalıcı olmasındandır.
15.

  • İslam inançlarıyla, Müslüman Araplar ve İranlıların oluşturduğu ortak kültür ve edebiyatın etkisindedir.
  • Mesnevi nazım biçiminin kullanılmaya başlanmıştır
  • İslam inanncı ile ilgili unsurlar metinlere yansımıştır.( Tanrı'nın birliğine dil ile şehadet, peygamber, ayet,hadis vb...)
  • Beyit nazım birimi kullanılmaya başlanmıştır.
  • Arapça ve Farsça kelime ve kelime grupları edebi ürünlere girmiştir.
  • Aruz ölçüsü kullanılmaya başlamıştır.
  • Tam ve zengin uyak ön plandadır.
  • Hakaniye lehçesinin dil özellikleri görülür.
2.etkinlik:
KUTADGU BİLİG:
11. yüzyılda Yusuf Has Hacip tarafından yazılan Kutadgu Bilig didaktik bir eserdir.Konusu, toplum hayatındaki bozuklukları düzelterek insanı mutlu edecek yolları bulmak; bu yolları devrin hükümdarlarına öğütler halinde göstermektir.Yapıtta ahlak, dinin önemi devlet idaresi gibi konulara da değinilmiştir.Yapıtta dört sembolik kişilik yer almaktadır.Kutadgu Bilig İslami Türk edebiyatının ilk örneği olmasının yanında siyaset-name türünün Türk edebiyatındaki ilk ve en önemli örneği olması dolayısıyla eşsiz bir kültür hazinesidir.Ayrıca Türk edebiyatında aruzla yazılan ilk mesnevi türündeki yapıttır.
16.
Kutadgu Bilig'de "iki cihan" "Tanrı"
Atabetü'l Hakayık'ta : " dua, resul"
Divan-ı Hikmet'te : "bismillah,rûz-ı mahşer (mahşer günü) ,Resûl, Mirac, ümmet, ayet, hadis" gibi sözcükler İslam dini ve medeniyetiyle ilgilidir.Türkler İslam Dinini kabul etmelerinden Türk edebiyatı İslam inançlarıyla, Müslüman Araplar ve İranlıların oluşturduğu ortak kültür ve edebiyatın etkisi altına girmeye başlamıştır.
17.
  • İslam dini ve medeniyetinin şekillendirdiği Türk kültürü
  • Arapça ve Farsça sözcüklerin de kullanıldığı Türkçe, uzun heceli sözcükler (İslamiyet öncesinde Öz Türkçe)
  • Arap alfabesi
  • Mesnevi nazım biçiminin ve beyit nazım biriminin kullanılması
  • İslami Dini ile ilgili öğretilerin yer alması
  • Kutadgu Bilig'de "elig, bilig, tidim, küni, sözüg, közüg, aydı, kılguka, yazguka"
  • Atabetü'l Hakayık'ta "körgen, eşitgen, şahımga,kitabnı, tidi,
  • Divan-ı Hikmet'te aydım, sözni, bolgıl, muna, bolup"
  • Divanü Lügati't Türk'te teğre, ilbay, yalavac, irdemen, yarlığaması"
18.
Kutadgu Bilig:
içerik:Kitap, baştan sona bu 4 sembolik şahsiyetin karşılıklı konuşmalarında oluşur.toplum hayatındaki bozuklukları düzelterek insanı mutlu edecek yolları bulmak; bu yolları devrin hükümdarlarına öğütler halinde göstermek, ahlak ve dinin önemi devlet idaresi, bilgi ve aklın faydaları... gibi konular işlenmiştir.Türü siyaset-namedir.(edebiyat fatihi)
Atabet'ül Hakayık: "Cömertlik,bilginin yararı,alçak gönüllülük , ilim, doğruluk, ahlak , din gibi konular işlenmiştir.Türü nasihat-namedir.(öğüt kitabı)
Divan-ı Hikmet: Allah aşkı, peygamber sevgisi İslam'ın kaidelerini, tasavvufun adap ve gereklerini anlatan din ve tasavvuf konulu bir kitaptır.Türü dini muhtevalı bir eserdir.
Divanü Lügat'it Türk: Türkçenin ilk ansiklopedik sözlüğü, ilk dilbilgisi kitabıdır.

SAYFA 80:

19. Atatürk'e göre Türk milleti demek Türk dili demektir.Türk dili kutsal bir hazinedir.Çünkü bir topluluğu "millet" yapan her şey dil sayesinde oluşur.Bu sebeple Türk dili Türk milletinin kalbidir.
20.Dil bir milleti millet yapan en önemli özelliktir.Dilini koruyan, zenginleştiren ve yabancı dillerin boyunduruğundan kurtaran milletler bağımsız yaşar.Dilini kaybeden bir millet ise tarih sahnesinden silinmeye mahkumdur.Bütün insan kültürünün temelini oluşturan ve insan topluluğunu yaratan dildir.(edebiyat fatihi) Dilini yüceltemeyen toplumların zamanla başka kültürlerin tutsaklığında debelenmesi ve kültürünü unutarak yabancılaşması kaçınılmazdır.
21: Atatürk ve Kaşgarlı Mahmut'un Türk diliyle görüşleri parallellik gösterir.Ortak görüşleri şunlardır:
  • Türk milleti demek Türk dili demektir.
  • Türk milletinin her şeyi dilinde yaşamaktadır.
  • Türk dili dillerin en zenginlerindendir.
  • Türk dilini yabancı dillerin istilasından korumak gereklidir.
  • Türk dili her kavramı karşılayacak zengin ve köklü bir dildir.
SAYFA 81:
1.BU eserlerdeki öğütler günümüzde de geçerliliğini korumaktadır.
2.1.2.3 ve 4. metinlerde İslam Din ve medeniyetinin şekillendirdiği kültür izlerini görmek mümkündür.
3. Kutadgu Bilig : Mutluluk Veren Bilgi
Atebetü'l Hakayık: Hakikatlerin eşiği
Divanü Lügati't Türk: Türk dilleri sözlüğü ve divanı
Divan-ı Hikmet: Hikmet Divanı (hikmet:bilgece söylenen söz demektir, vikipedi'ye göre de hoş, hayırlı demektir.)
Eserlerin başlıklarıyla içerikleri uyumludur.
4.Karşılıklı konuşmaların bulunması eserin sembolleştirilerek anlatıldığını didaktik bir yapıda olduğunu ve soyut kavramların bu şekilde somutlaştırılarak daha iyi anlaşılmasının sağlanması içindir.
5.Kaşgarlı Mahmut eserinin ön sözünden alınan bu metin parçasında Türklerin Tanrı tarafından yer yüzüne ilbay kılındığından ve Hz.Peygamberin "Türk Dilinin öğreniniz çünkü onlar için uzun sürecek egemenlik vardır." hadisinden bahsetmektedir.Kaşgarlı Mahmut da bu yüzden eserini Araplara Türkçeyi öğretmek için yazmıştır.
6.Divanü Lügati't Türk 1072 yılında (11.yüzyılda ) Kaşgarlı Mahmut tarafından Araplara Türkçeyi öğretmek amacıyla yazılan eşsiz bir kültür hazinesidir.Eserde zaman zaman dil bilgisi kuralları da anlatılmaktadır.Bu yönüyle Türkçenin ilk dilbilgisi kitabıdır.Kaşgarlı Mahmut da ilk Türk dil bilginidir.Divanü Lügati't Türkçenin ilk sözlüğüdür.Eserde 7500 kelime vardır, bunların anlamlarının daha iyi anlaşılması için deyimlerden , atasözlerinden ve şiirlerden örnekler verilmiştir.Kaşgarlı Mahmut Türk illerini adım adım gezerek sagu, koşuk, sav gibi sözlü edebiyat ürünlerini derleyerek yazıya geçirmiştir.İslami dönemin ilk ürünlerinden belki de en önemlisi olan Divanü Lügati't Türk İslamiyet öncesi Türk kültür ve medeniyet ve edebiyatının bir belgesi niteliğindedir.
7.Türkçenin pek çok ülkede ve bölgede milyonlarca kişi tarafından konuşulması onun dünyanın en büyük dillerinden biri olduğunu göstermektedir.Türkçe bugün itibariyle dünyanın 5.büyük dilidir.
8.Metinlerde " bilginin önemi ve değeri ,doğruluk, dürüstlük, yalan söylememek, iyilik..." gibi evrensel değerler vardır.
9.11. ve 12. Yüzyıl Türk Edebiyatının Genel Özellikleri:
1. İslamiyet öncesi kültür ile İslami kültür iç içedir.
2. Eserlerde toplum hayatını şekillendirme ve yönlendirme amacı güdülmüştür.
3. Eserlerde dini öğretme amacı esas alınmıştır.
4. Hece ölçüsü devam ederken aruz ölçüsü de kullanılmaya başlanılmıştır.
5. Dile Arap ve Fars edebiyatında kullanılan nazım şekilleriyle kelimeler girmeye başlamıştır.
6. Nazım birimi dörtlük ve beyittir.
7. Arap ve Fars edebiyatında kullanılan nazım şekilleriyle eserler verilmeye başlanmıştır.
8. Bu yüzyılda klasik Türk edebiyatı ve Türk Tasavvuf edebiyatı ilk örneklerini vermiştir. Böylece edebiyatımızın farklı üç yönde gelişeceğinin ilk işaretleri ortaya çıkmıştır.
4.ETKİNLİK: yaptığınız araştırma sonuçlarından hareketle konuyla ilgili bir yazı yazınız.

SAYFA 82:
DEĞERLENDİRME:
1.Atatürk'e göre Türk milleti demek Türk dili demektir.Türk dili kutsal bir hazinedir.Çünkü bir topluluğu "millet" yapan her şey dil sayesinde oluşur.Bu sebeple Türk dili Türk milletinin kalbidir.
2.İslam dininin kurallarını öğretmek
İnsanlara doğru yolu göstermek,İslam Dininin gerekleri doğrultusunda aydınlatmak
3.(D)
4)(D)
5) (Y)
6) Kutadgu Bilig
7)Hakaniye lehçesi
8) (C)
9) (C)

SAYFA 83:
OĞUZ TÜRKÇESİNİN ANADOLU'DAKİ İLK ÜRÜNLERİ(13.-14.YY)
HAZIRLIK:
Tasavvuf
Tanrı'nın niteliğini ve evrenin oluşumunu varlık birliği anlayışıyla açıklayan dinî ve felsefi akımı. UYARI: Bu ilahi incelenirken beyit nazım birimiyle yazılanı değil dörtlük birimiyle yazılanı dikkate alınmıştır. (BEYİTLE YAZILANINDA İÇ KAFİYE OLDUĞUNU UNUTMAYINIZ.)


GEL GÖR BENİ AŞK NEYLEDİ

Ben yürürüm yane yane
Aşk boyadı beni kane "ane" zengin uyak
Ne âkilem ne divane
Gel gör beni aşk neyledi

Gâh eserim yeller gibi
Gâh tozarım yollar gibi "ler gibi" redif , "l" yarım uyak
Gâh akarım seller gibi
Gel gör beni aşk neyledi

Akar sulayın çağlarım
Dertli ciğerüm dağlarım "rım" redif ; "ağla" zengin kafiye
Şeyhim anuban ağlarım
Gel gör beni aşk neyledi

Ya elim al kaldır beni
Ya vaslına erdir beni "dır beni" redif ; uyak yok
Çok ağlattın güldür beni
Gel gör beni aşk neyledi

Ben yürürüm ilden ile
Şeyh soraram dilden dile "ile" zengin uyak
Gurbette halim kim bile
Gel gör beni aşk neyledi

Mecnun oluban yürürüm
Ol yâri düşte görürüm "(u)rüm" redif ; uyak yok
Uyanıp melûl olurum
Gel gör beni aşk neyledi


Miskin Yunus biçareyim
Baştan ayağa yareyim "yim" redif; "are" zengin uyak
Dost elinde avareyim
Gel gör beni aşk neyledi


Şiirdeki bazı kelimelerin anlamları: (ek bilgi)
ışk: aşk
Âkil:akıllı
divane: deli ,çılgın
neyledi: ne yaptı
geh: (kah) bazen, bazı zaman
sulayın: su gibi
dağlaram: yaralarım
anuban: anıp, anarak
vasl: sevgiliye kavuşma
miskintasavvufta) yoksul, benliğinden geçmiş kişi
yâre: yara
melûl: kederli, dertli
il: memleket
âvâre: serseri, başıboş, boş gezen
SAYFA 84:
DÖRTLÜKLER HALİNDE YAZILANA GÖRE:
ölçü: 8'li hece ölçüsüyle yazılmıştır.
uyak: şiirde gösterilmiştir.
redif: şiir üstünde gösterilmiştir.
sese dayalı edebi sanatlar: 1.beyitte "n" seslerinin tekrarıyla ali terasyon, "e ve a" seslerinin tekrarıyla asonans yapımıştır.
Her beyitte ünsüz harf tekrarıyla aliterasyon ünlü ses tekrarıyla asonans yapılmıştır.
YAPI UNSURLARI:
Nazım birimi: dörtlük
nazım birimi sayısı: 7
uyak şeması: aaab/cccb/dddb/eeeb/fffb/... düz uyak şeması vardır.

TEMA: İlahi aşk
Nazım Türü: İlahi
2) "şeyhüm" "ışk" , miskin", "avare" gibi düşünceler tasavvuf düşüncesini yansıtır.Tasavvufta mutlak sevgili ve dost Allah'tır. Allah'ın dışındaki her şey geçicidir.Şiirdeki "aşk" hakiki aşk olan Allah aşkıdır. Dünyadaki her şey Allah'a ulaşmak için bir araç olarak görülür. Okuduğunuz şiirde "gel gör beni aşk neyledi" sözüyle şair Allah aşkından yandığını ONA kavuşmak istediğini vurguluyor.. Şiirde gece - gündüz Allah aşkıyla yanıp tutuşan, dünya malına değer vermeyen, Allah aşkını zenginlik ve fakirliğe tercih eden bir dervişin düşünceleri dile getirilmiştir. Bu tasavvuf düşüncesidir. Yunus Emre'nin bu şiirinde 13 ve 14. yüzyılda Türk edebiyatında etkisini hissettiren tasavvuf düşüncesini, dolayısıyla çağının sanat, kültür ve din anlayışının yansımalarını görmek mümkündür.
3) Metnin yazılış amacı Allah aşkını ifade etmek ve tasavvuf düşüncesini geniş halk kitlelerine ulaştırmak olduğundan konuşma diline yakın, yalın sade bir dil kullanılmıştır.
4) Bu şiir, 12. yüzyılda Ahmet Yesevi'yle başlayıp 13. yüzyılda en olgun örneklerini veren tasavvuf anlayışı geleneğine göre yazılmıştır.Şiirde soyut bir gerçeklik olan ilahi aşk anlatılmıştır. Şiirsel gerçeğin ifade aracı imge ve sestir. Şair bunu dile getirirken çeşitli edebi sanatlarla somutlaştırma yoluna gitmiştir. Şiiri okurken Allah aşkının derdiyle yanıp tutuşan bir Yunus Emre âdeta bir tablo gibi gözümüzde canlanmaktadır.Şiirin nazım türü İLAHİ'dir. Dinî-tasavvufi edebiyatta; Allah'ın varlığı, birliği, Allah sevgisi gibi konuları işleyen nazım türüne ilahi denir.Yunus Emre, şiirlerinde tasavvuf düşüncesini ve ilahi aşkı halkın kolayca anlayabileceği bir dille yazmıştır. Bu şiirinde de şairin edebî görüşünü yansıtan bir konuyu (ilahi aşkı) işlediğini görüyoruz. Açıklık, yalınlık, derinlik, içtenlik ve heyecan, Yunus'un şiirinin başlıca özelliklerindendir. Bu özellikleri şiirlerinde başarıyla uygulayan Yunus Emre için "Tasavvufî halk şiirinin en lirik şairidir" ifadesini kullanmak yanlış olmaz.Sözcüklerin ve eklerin yazılışına baktığımızda 13. yüzyılın dil özelliklerini görürüz: (tozaram,dağlaram,kaldur,oluba n,anuban ...) Eserlerinde Arapça ve Farsça sözcüklere de yer vermiştir. Ancak bu sözcükler Türk halkının diline girmiş, konuşulan, anlaşılan sözcüklerdir. Bu yönüyle Yunus Emre'yi Eski Anadolu Türkçesi'nin kurucularından sayabiliriz. Yunus Emre, o dönemde edebiyat dili olarak Türkçeyi, canlı biçimde kullanmıştır. Türkçenin kültür ve edebiyat dili olarak gelişmesine büyük hizmeti olmuştur.
Yunus, şiirlerinde hem ulusal ölçümüz heceyi hem de Araplardan aldığımız aruzu kullanmıştır. Nazım birimi olarak hem beyit hem de dörtlük kullanmıştır. Şiirlerini daha çok ilâhi, nutuk ya da nefes türünde söyleyen Yunus Emre; hür düşünceli, anlama değer veren, Vahdet-i Vücud inancını ve ilâhî aşkı anlatan bir mutasavvıf şairdir.Vahdet-i Vücud inancına göre tek gerçek varlık Allah'tır. Ondan gayrı ne varsa, yani bütün evren O'nun yansımasıdır. Allah bilinmeyi dilemiş, kâinatı yaratmıştır.
5) "Aşkın kana boyması", yeller gibi esmek" yollar gibi tozmak" akarsu gibi çağlamak" dertli ciğerini dağlamak", "Mecnun olup yürümek" Miskin Yunus" "baştan ayağa yaralı olmak" "dost ilinden avare olmak" Bu ifadeler soyut bir gerçeklik olan "ilahi aşkı" somutlaştırmak ve farklı durumları ifade etmek için kullanılmıştır.
6) "şeyhüm" "ışk" "mecnun" miskin" "avare" gibi sözcükler din ve tasavvufla ilgilidir.Bu kelime ve kavramların
koşukta olmasının sebebi koşuk nazım türünün İslamiyet öncesi sözlü edebiyat dönemine ait olmasıdır.Tasavvuf düşüncesi İslamiyet'in kabul edilmesinden sonra görülür.
7) "âkil, divâne, hâl , Mecnûn ,melûl, yâre, âvâre, bîçâre" gibi sözcükler kapalı ünlülerin bulunduğu sözcüklerdir..Koşuk adlı metinde kapalı heceler yoktur.Çünkü bu sözcükler İslamiyet'in kabulünden sonra Arap ve İran edebiyatından dilimize girmiştir.Kapalı heceler dilin musikileşmesinde ve ahenginde önemli bir yere sahiptir.Nihat Sami BANARLI'ya göre ise "Uzun hece, âdeta dilleri tek sesli olmaktan kurtarıp çok sesli yapan ve dillere büyük müzikalite sağlayan ses unsurları ve âdetâ Türkçenin notası olmuştur."
8) İlahi metninde İslam medeniyetinin şekillendirdiği Türk kültürünün ve tasavvuf düşüncesinin izleri görülmektedir.Koşıkta ise İslamiyet'ten önceki göçebe Türk toplumunun yaşam biçimi görülmektedir.

SAYFA 85:
AHENK UNSURLARI:
ölçü: 11'li hece ölçüsü
uyak:
a...... dava
b......var meydanıdır "meydanıdır" redif "r" yarım uyak
c.......niyaz eyledi
b....... er meydanıdır
d.......kodılar
d.......yudular "dılar" redif (kelimeleirn köklerinde benzer ses olmadığı için uyak yok)
d.......dediler
b.......sır meydanıdır (her birimin son dizesindeki "r" harfinin yarım uyak olduğunu unutmayınız.)

f.....bulasın
f.....olasın "asın" redif "l" yarım uyak
f......olasın
b.....kâr meydanıdır. (her birimin son dizesindeki "r" harfinin yarım uyak olduğunu unutmayınız.)

g.....kurana

g.....yalana "a(e)" redif ; "n" yarım uyak
g.....bilene
b......gör meydanıdır

h....er ise
h...yâr ise "ise" redif "r" yarım uyak
h...der ise
b....dar meydanıdır
sese dayalı edebi sanatlar:Her birimde ünsüz harf tekrarıyla aliterasyon ünlü ses tekrarıyla asonans yapılmıştır.(şiirden bulunuz)
YAPI UNSURLARI:
nazım birimi: dörtlük
nazım birimi sayısı: 5
uyak şeması: abcb/dddb/eeeb/fffb/gggb şeklinde düz uyak biçimi vardır.
Tema: Allah aşkı
Nazım türü: Nefes
2. Abdal Musa Bektaşi edebiyatının ilk ve büyük temsilcileri arasındadır.Bu edebiyatın akla ilk gelen isimlerinden biri olan hatta kurucusu olarak kabul edilen Kaygusuz/Abdal'ın da şeyhidir. Bazı yazarlar tarafından, Bektaşiliğin ve Bektaşi edebiyatının kurucusu olarak da gösterilen Abdal Musa,"Muhammed-Ali birliği", "Yezid düşmanlığı" ve "Mirac-Hz, Ali münasebeti" gibi Alevi-Bektaşi edebiyatına has temalara yer veren ilk şair veya şairlerden biridir. Bu bakımdan onu da söz konusu edebiyatın kurucularındanbiri olarak görmek, herhalde yanlış olmayacaktır.
ek bilgi:
" Bektâşilerin rivayetine göre, Hacı Bektaş'ın amcası Haydar Ata'nın oğlu Hasan Gazi'nin oğludur. aşık paşazâde, Musa'nın Bursa fethine karıştığını, hatta bir savaşta, külahı düşen bir askere, başındaki sivri külahı giydirdiğini ve bu yüzden yeniçerilerin, hacı bektaş'a nisbet iddiâ ettiklerini yazar.

Abdal Musa'nın Bursa'da bir mezarı vardır. Bu zâta ait bir mezar ve tekke de Elmalı'ya yakın Tekke köyündedir. bütün Alevi ve Bektaşiler Abdal Musa'nın bu köyde yattığını kabul ederler. Bektâşiliğin ve bektâşi edebiyatının kurucularından kaygusuz abdal, şiirlerinde abdal musa'nın dervişi olduğunu söyler ve bu şiirlerden onun Elmalı civarında yaşadığı anlaşılır.
Abdal musa'nın hacı bektaş'la soy bakımından yakınlığı olup olmadığı şüpheliyse de adından anlaşılacağı gibi bu azizin, horasan erlerinden, yâni melâmetilerden ve babalılardan olduğu, gazi erenlerle mesela geyikli baba ile münasebeti olduğu muhakkaktır. bir liirinde de doğum yerinin iran azerbaycanı'ndaki hoy kasabası olduğunu ve hacı bektaş halifesi hâcım sultan'a mensup bulunduğunu söyler."(Abdülbaki GÖLPINARLI)

SAYFA 86:
11)
İkisinde Allah aşkı coşkulu biçimde verilmiştir.

İkisi de dini-tasavvufi halk şiirinin özelliklerini taşır.
12.

SAYFA 87:
  • Nazım birimleri beyittir.
  • İkisinde de tasavvufi halk şiiri geleneği görülür.
  • Sanatsal kaygı ikinci planda tutulmuş, daha çok tasavvuf düşüncesini ve dinsel değerleri yayma amacı güdülmüştür. Bu yönüyle bu tür şiirlerde didaktik unsurlar ağır bas*maktadır.
  • Arapça ve Farsça sözcükler kullanılmıştır.
  • Allah ve Peygamber aşkı coşkulu biçimde ifade edilmiştir.
  • İkisi de ahenklidir.(Kafiye,redif,ölçü ve her türlü ses benzerliği)
  • Dini-tasavvufi halk şiiri nazım türleridir.
  • Halkın anlayabileceği sade ve yalın bir dille yazılmışlardır.




15.
  • Dörtlükler halinde yazılmışlardır.
  • İkisi de hece ölçüsüyle yazılmıştır.
  • Düz kafiye kullanılmıştır.
  • Tasavvufi halk şiiri geleneğine bağlıdırlar.
  • Sanatsal kaygı ikinci planda tutulmuş, daha çok tasavvuf düşüncesini ve dinsel değerleri yayma amacı güdülmüştür. Bu yönüyle bu tür şiirlerde didaktik unsurlar ağır bas*maktadır.
  • Ahenkli ve yalın bir söyleyişleri vardır.
  • Dönemlerinin dil özelliklerini yansıtırlar.
  • Tasavvufi ögelere yer verilmiştir.
16) Yunus Emre ve Abdal Musâ'nın şiirleri Anadolu'daki ilk mutasavvıf olan Ahmet Yesevi'nin başlattığı dini-tasavvufi halk şiiri geleneğinin devamıdır.
1.etkinlik: 4.ve 5. metinler Hakaniye Lehçesinin 1.ve 3. metinler ise Oğuz Türkçesinin özelliklerini yansıtmaktadır.Yunus Emre ilahisinde "ben" zamiri Ahmet Yesevi'nin hikmetinde "min" şeklini almıştır.

Hakaniye Lehçesinde bulunma hal eki olan "de" "dın" şeklinde Oğuz Türkçesinde ise "da" (sertleşmeye uğramayarak) şeklindedir.
Oğuz Türkçesinde yönelme hali olan "-e-a" yine "-e,-a" şeklinde;fakat Hakaniye Lehçesinde "-ga,-ka" şeklindedir.

Bu iki şive arasındaki farklılıkların sebebini Kaşgarlı Mahmut şöyle açıklar:
11. yüzyılda kaşgarlının hakaniye türkçesinden sonra oğuz türkçesini ikinci bir şive olarak gösterir. Kaşgarlı bu iki şive arasındaki farklılıkları net bir biçimde ortaya koyabilmek için, oğuz türkçesine karşılık hakaniye Türkçesi ile birlikte de Türk dili tabirini kullanımıştır. Dîvânü Lugât’it Türk’ün birçok yerinde bir kelime izah edilirken, “Türkler böyle derken oğuzlar ise şöyle der” diyerek bu farklılığı ortaya koymuştur.

Kaşgarlıya göre oğuz Türkçesi zmresine sahip olanlar: “Kıpçak”, “yemek”, “peçenek”, ve “Bulgar” şiveleridir. Oğuzlar Farslılarla çok karıştıklarından Türkçe kelimeleri unutup Farsça kelimeler kullanmaya başlamışlardır. Kaşgarlı’ya göre , oğuzlar diğer Türk boylarından ziyada daha fazla İran medeniyetinin esiri altında kalmışlardır.

 17.Tasavvuf düşüncesini,İslamiyet'in mesajlarını halka daha kolay ulaştırmak ezberlenmesi ve akılda tutulması daha kolay olduğu için duygu ve düşüncelerini ifade etmek için şiir türünü seçmişlerdir.
18) Abdal; Türk tasavvufunun daha radikal formlarında karşılaşılan en üst mânevî mertebenin bir adıdır.Bir abdal Allah hariç dünyadaki her şeyden vazgeçmiş kişidir. Abdallık mertebesine ermiş kişi hakikatın mutlak ve doğrudan bilgisine erişebilmektedir. Toplumsal bir şahsiyet olarak abdal zayıf, ezilmiş ve baskı altında olanlara yardım elini uzatan, ve dinsizlere (kâfirlere) karşı mücadele veren bir otoritedir.

Abdallar, Anadolu'da, Türkmen ve yerli anadolu halklarının yerel inançlarıyla bezeli Anadolu islamının yayılmasına öncülük etmiştir.
SAYFA 88:

19.
Ahenk Unsurları
Ölçü: Aruz ölçüsü (fâilâtün/ fâilâtün/ fâilâtün/ fâilün)
Uyak: "ân" zengin uyak
Redif ""um merhaba" rediftir."um" iyelik eki, merhaba kelime halinde redif
Sese dayalı edebi sanatlar: İlk beyitte "a" sesinin tekrarıyla asonans ; 2.mısrada "b" sesinin tekrarıyla aliterasyon, merhaba'ların tekrarıyla tekrir sanatı yapılmıştır.
2.beyit ilk mısrada "l ve n" seslerin tekrarıyla aliterasyon
ikinci mısrada "m" sesinin tekrarıyla aliterasyon
3.beyit ilk mısrada "l" sesinin tekrarıyla aliterasyon
ikinci mısrada "m,n" seslerinin tekrarıyla aliterasyon
4.beyitte "m ,n" seslerinin tekrarıyla alitereasyon
5. beyitte "m,n" seslerinin tekrarıyla aliterasyon

Yapı unsurları

Nazım Birimi:beyit
Nazım Birimi Sayısı: 5
Uyak Şeması: aa/ba/ca/da/ea
Tema: BEŞERİ AŞK (ya da sevgili)(Her mutasavvıf her şiirinde ilahi aşk işleyecek diye bir kaide yok.
Nazım Türü: NEFES

20:
1.beyit: Şair sevgilisine seslenerek ona hoş geldin diyor.
2.beyit: Şair sevgilisinin güzelliğini överek ona merhaba diyor.
3.beyit: Şair bu beyitte Peygamberimizin bir hadisine telmihte bulunuyor, peygambere sevgilerini belirtiyor.
4.beyit: Şair sevgilisinden başkasını gönlüne layık bulmadığını belirtiyor.
5.beyit: Şair sevgilisinin kendisinin halini sorarak ona merhaba dediğini söylüyor.

SAYFA 89:
NESİMİ:
  • 14.yüzyılda yaşamış mutasavvıf bir şairdir.
  • Azerini Türkçesini kullanmıştır.
  • Dili oldukça sadedir.
  • Şiirleri son derece liriktir.
  • Divan'ı vardır.
  • Ayrıca tuyuğları da önemlidir.
  • Hurufilik inancına bağlıdır.
  • İnançlarının kurbanı olmuştur.
22.Bu metinlerin yazılış amacı İslamiyet'in değerlerini halka öğretmeye çalışmaktır.13.ve 14.yüzyılda Anadolu'da tasavvuf düşüncesi hakimdir.
23.
  • Tasavvufi tema ve konuların işlenmiştir.
  • Yol gösterici, aydınlatıcı ve telkin edici özelliktedirler.
  • Tasavvuf geleneğini yansıtan söz ve söz grupları kullanılmıştır.
  • Arapça ve Farsça sözcük ve tamlamalar görülür.
  • Dil Aşık edebiyatına göre ağır, Divan edebiytına göre sadedir.
24.Kendi duygularınızı belirtiniz.

ANLAMA-YORUMLAMA:
1.İLAHİ:
  • Allah aşkı coşkulu biçimde ifade edilmiştir.
  • Beyitle yazılmıştır.
  • Tasavvuf anlayışını yansıtan kelime ve kelime grupları kullanılmıştır.
  • Dil açık, anlaşılır ve sadedir.
  • Düz kafiye örgüsü kullanılmıştır.
  • Oğuz Türkçesinin dil özelliklerini yansıtır.
NEFES:
  • Bektaşi şairlerinin yazdığı tasavvufi şiirlerdir.
  • Genellikle, nefeslerde tasavvuftaki Vahdet-i Vücud felsefesi anlatılır.
  • Bunun yanında Hz. Muhammed (S.A.V) ve Hz. Ali (R.A) için övgüler de söylenir.
  • Nazımbirimi dörtlüktür.
  • Düz kafiye örgüsü görülür.
  • Hece ölçüsüyle yazılırlar.
GAZEL:
  • Beyitlerle yazılmıştır.
  • Aruz ölçüsü kullanılmıştır.
  • aa/ba/ca/da/ea kafiye düzeni vardır.
  • Tasavvuf geleneğinin izleri görülür.
  • Makta beytinde şairin adı geçer.
  • İlk beyitine matla; en güzel beyitine beytü'l gazel denir
2.Her döneme hitap eden bir şair olması.
Şiirlerini duru bir Türkçe yazması
Allah aşkını çok lirik bir biçimde ifade etmesi
İnsana, insanlığa ve insan değerine genişçe yer vermesi
Dilinin arılığı, anlatımının şiirsel gücü, dinsel inancındaki içtenliği, aşk, ölüm gibi evrensel şiir konularını etkileyici biçimde anlatışı
Verdiği mesajların evrensel olması, geçerliliğini yitirmemesi gibi sebeplerden Yunus Emre günümüzde de zevkle okunmaktadır.

3. Hoşgörü ve sevgi gibi evrensel değerlere sahip olmalarıdır.
4. Irk, din, dil ayrımı yapmadan tüm insanları kucaklayan hoşgörü ve sevgi anlayışı kin ve nefretin, şiddetin ,kavgaların ve savaşların yok olmasını sağlar.


SAYFA 90:


DEĞERLENDİRME:
1) 13.ve 14.yüzyıllarda Oğuz Türkçesiyle yazılmış Anadolu'daki ilk şiirlerin genel özellikleri:
  • Bu asırlarda Oğuz Türkçesiyle yeni bir şiir anlayışı oluşmaya başlamıştır.
  • Tasavvuf inanışı şiirlerin başlıca konu ve temaları olmuştur.
  • Şiir düşünceleri yaymak için bir araç olarak kullanılmıştır.
  • Hem hece hem de aruz ölçüsü kullanılmıştır.
  • Tasavvuf geleneğini yansıtan söz ve söz grupları kullanılmıştır.
  • Şiir dili yalın ve sadedir.
  • Dörtlük ve beyit nazım birimleri kullanılmıştır.
  • İlahi, nefes,şathiye, gazel gibi nazım biçimleri/türleri kullanılmıştır.
  • Şiirlerde coşkun bir lirizm görülür.
2)(D)
3)(D)

4)(Y)
5) nefes
6) ilahi
7)(A)
8) (B)


Sayfa 91
B.OLAY ÇEVRESİNDE OLUŞAN EDEBİ METİNLER
Hazırlık
  • Alp Moğolca kökenli Türkçe kelime olup yiğit, kahraman manasına gelir. Eren ise muhtemelen er kelimesinden türemiş bir Türkçe kelime olup, önceleri alp kelimesine yakın mânâda kullanılmış, sonradan ermiş kişi veya irfan sahibi kişi kastedilerek kullanılmaya başlamıştır. Alp Eren denince kastedilen ise hem bileği kuvvetli hem de gönlü zengin kişidir. çevresi tarafından örnek alınacak, fedakâr, hamiyetli ve benzeri mümtaz vasıfları kendinde toplayan idealist kişidir alperen.
  • Danişmentoğulları Beyliği:
  • Orta Anadolu'da kurulmuş bir Türk Beyliğidir. Anadolu'nun hakimiyeti için Anadolu Selçukluları ile uzun yıllar hakimiyet savaşları yapmışlardır. Devletin kurucusu Büyük Selçuklu Devletinin sultanlarından Melikşah'ın kumandanlarından Danişment Gazidir. Danişment Gazi 1080 yılında Sivas'ı ele geçirerek burada kendi beyliğini kurmuştur. Emir Danişment Haçlılara karşı da savaşmıştır. Ayrıca beyliğinin sınrlarını Amasya, Bayburt ve Malatya'ya kadar da genişletmiştir. Danişment Gaziden sonra yerine geçen oğlu Emir Gümüştekin ise Ermenilere karşı kazandığı zaferler ve en ünlü Haçlı reisi Bohemund'u esir edip Niksar Kalesine tıkmasıyla, müslüman dünyasında efsane olmuştur. Danişmentoğulları beyliğine, sürekli savaş halinde oldukları anadolu selçukluları son vermişlerdir. 2.Kılıçarslan 1175 yılında Sivas, Tokat, Niksar ve Amasyayı arka arkaya fethederek bu devlete son vermiştir.
  • Toplum bünyesinde kalıcı izler bırakan kahramalık hikayeleri geçmişte yaşanılan güzel işleri hatırlatır, bu toplum bilincini tazeleyip birlik ve beraberliğin tesis edilmesinde önemli katkılar sağlar.
  • ŞEYHOĞLU MUSTAFA:
  • Şeyhoğlu Sadreddin Mustafa, XIV. yüzyılın şöhretli mesnevi şairlerindendir. 1340 yılında doğmuş ve muhtemelen 1409 yılından önce ölmüştür. Ölüm tarihi kesin olarak bilinemeyen Şeyhoğlu, Germiyan Beyliği sınırları içinde yaşamış, Germiyan beyi Süleyman Şah'ın ölümünden sonra Yıldırım Bayezid'in yanına gelmiş, Osmanlı sarayına intisap etmiştir. Şeyhoğlu'nun Farsça'dan yaptığı tercümeler çoktur. Fakat onu meşhur eden asıl eseri "Hurşiûdnâme"sidir. Bu eser, mesnevi tarzında yazılmış bir aşk ve macera romanıdır. Önce Germiyan Bey'i Süleyman Şah'a, sonra Osmanlı Sultanı Yıldırım Bayezid'e sunulmuştur.Hurşidnâme'nin kahramanlarından Hurşid, Iran ŞahıSiyavuş'un kızı, Ferahşâd ise batılı bir şehzadedir.Şeyhoğlu'nun diğer önemli bir eseri "Kenzü'l Küberâ'dır. Bir çeşit siyasetname olan bu eser padişahların, beylerin, vezirlerin ve kadıların tutumlarını, görev ve sorumluluklarını anlatır.
    SAYFA 93:
  • 1.Halife'nin Bağdat'ta çıktığı avda kulağı ve burnu kesik bir adam görmesi
  • Adamın kendisini Esatur Kayser'in bu hale getirdiğini söylemesi
  • Halife'nin Esatur Kayser'e savaş açması, Malatya'ya gelmesi
  • Savaşın başlaması,Seyit Battal'ın gösterdiği kahramanlıklar
  • Esatur Kayser'in yenilmesi
  • Kayser'in barış istemesi ve yeniden Malatya'ya dönülmesi
    2. Kişiler:
    Seyit Battal, Halife,Esatur Kayser, Süheyl, Seyyid Hazret, Emir Ömer, Daniyal,Anişin Gazi, Büyücü Harus, Şemmas Pir,Güzende Cazu...
Zaman: "Bir gün, ertesi gün,sonra, o dem" gibi belirsiz zaman ifadeleri..."

Mekan:"Rum,Malatya şehri,Cebel Dağı, Bağdat,meydan, " gibi mekanlar...
3. Metinde Seyyid Battal ve Esatur Kayser tip, diğerleri karakterdir.Çünkü bunlar eserden esere özellikleri değişmeyen,bu tavır ve davranışları belirli olan kişilerdir.Seyyid Battal Gazi ve Kayser olay örgüsünün ana kahramanları diğerleri ise yardımcı karakter işlevine sahiptirler.

SAYFA 94:
4. Metinde mekan adlarında tasvirlerle anlatım yoktur.Bunlar sadece olayların yaşandığı mekan isimleri olarak kullanılmıştır.(mekan isimleri olay örgüsünde olayların geçtiği yeri anlatma işlevine sahiptir.)
5.Metinde belirli zaman ifadeleri yoktur.Giriş bölümündeki açıklayıcı bilgilerden hareketle metnin olay örgüsünün 8.yüzyılda yaşandığı söylenebilir.
6.Metnin teması Battal Gazi'nin kahramanlıklarıdır.(bu tema dönemin sosyal ve siyasi özellikleriyle örtüşmektedir.)
7.Battalname'den alınan metindeki kahramanlık İslam dini içindir.Alperenlik anlayışı bunu gerektirir.
8.Metin tarihi bir olaya dayanmaktadır."Halifenin varlığı, gaza anlayışı, savaşta davulların vurulması, ganimet toplanması, esir alınması " gibi olaylar dönemin sosyal ve siyasi zihniyetini yansıtır.
9. Büyüyle mezarda bulunan birinin çağrılması, Seyyid Battal'ın savaş esnasında gösterdiği olağanüstü kahramanlıklar gerçek hayatta yaşanması mümkün olmayan olaylardır.
10.Metnin anlatıcı her şeyden haberdar olan, olayların öncesini ve sonrasını bilen ilahi bakış açılı hakim anlatıcıdır.
11.Tabloda 2-4-5. cümleleri işaretleyiniz.
12.
  • "Gördüler ki bir kişi bir ağacın dibinde yatıyor, burnu ve kulağı kesik.
  • "Hayli cenk ettiler." "Kurt lain iyi ok atan bir melun idi."
  • "Hemen o evliyaların şahı bir nara atıp meydana girdi."
  • "Kurt laine öyle bir süngü vurdu ki götürdü, laini yere vurdu."
  • "Sonra Kayser Esatur o durumu gördü, öfkelendi, altın kemerli dört yüz kul meydana girdi." vb... cümleler tasvirlerle anlatılmıştır.Bu tasvirler anlatılmak istenenin zihinde daha iyi canlanmasını sağlamak içindir.
13.Metindeki "kahramanlık" teması evrenseldir.Çünkü insanoğlu "ideal" olan her şeye ilgi duymuş ve onu yüceltmiştir.Kahramanlık anlayışı da bunlardan biridir.
1.Etkinlik:
Metnin yapısını oluşturan ögeler(olay örgüsü,kişiler, yer ve zaman) arasında organik bir bağ vardır.Anlatılan olay belli bir zamanda, belli bir mekanda belli kişiler arasında yaşanır.Metne bütünlük kazandıran olay örgüsünün meydana gelmesini sağlayan unsur da budur.Bu yapı unsurları metnin iletisini vermede ve somutlaştırmayı sağlamada birer araçtır.

7 Aralık 2010 Salı

Kahkaha Sınıfı Tiyatro oyunu skeçler piyesler

(Bir Perdelik Oyun)

OYUNCULAR:

Okul Müdürü:

Sınıf Başkanı:

Giray:

Cemre:

İlknur:

Cem:

İlkay:

Temel:

Hazar:

DEKOR:

Sınıf ortamı… Öğretmen masası, üzerinde dünya küre ve duvarda asılı dünya haritası.

(Ders zili çalar. Öğrenciler her günkü gibi sınıfa girer. Sıralara otururlar.

Sınıf başkanı elinde yoklama ders defteri ile içeri girer. Öğretmen masasına gider. Defteri masanın üzerine bırakır. Ellerini çırparak arkadaşlarını susturur.)

Başkan: Arkadaşlar! Öğretmenimiz bu gün izinli. Okula gelmeyecek.

Öğrenciler: Aaaa!

Başkan: Arkadaşlar! Okul müdürümüz beni öğretmen yerine görevlendirdi. Bu gün Öğretmeniniz benim. Evet mi?

Öğrenciler: (Alkış tutarlar.) Eveeet başkan!

Başkan: Bana başkan değil “Öğretmenim” diyeceksiniz. Evet mi?

Öğrenciler: (Gülüşerek) Evet, öğretmenim!

( Kapının arkasında asılı duran öğretmenin önlüğünü giyer. Öğretmen gibi )

Başkan: Günaydın çocuklar!

Öğrenciler: (Ayağa kalkar.) Günaydın öğretmenim!

Başkan: Oturun çocuklar.(Öğrenciler otururlar.)

Başkan: Çocuklar! Ödevleriniz hazır mı?

Öğrenciler: Hazır!

Giray: (Parmak kaldırır.) Öğretmenim, size bir şey sorabilir miyim?

Başkan: (Ödev kâğıtlarını toplarken) Sor bakalım, Giray.

Giray: ( Kurnaz kurnaz ) Öğretmenim, insan yapmadığı şeyden ötürü ceza görür mü?

Başkan: Görmez, Giray.

Giray: ( Sevinçle el çırparak havalara zıplar.)

Yaşasın! Ben ödevimi yapmadan okula gelmiştim. (Öğrenciler güler.)

Başkan: (Gülümseyerek) Seni gidi şeytan çekici seniii! Bu kurnazlığını ödevlerini yaparak göstersen ya...

Başkan: (Masa başına gider, oturur. Ödevleri inceler. Masa üzerinde duran küreyi döndürerek)

Çocuklar! Ödev kâğıtlarında her birinizin birçok eksiğini gördüm. Fakat hiç biriniz Dünya’nın uydusunun adını yazmamışsınız. Neden? Bilmeniz gerekirdi. (Bu sırada Cemre ayağa fırlar.)

Cemre: Ayy!

Başkan: Aferin Cemre! Bildin otur.

(Öğrenciler gülüşür.)

Başkan: Çocuklar, Neden gülüyorsunuz?

Cem: (Ayağa kalkarak) Öğretmenim! Cemre bildiğinden söylemedi. İlknur Cemre’ye çimdik attı. O da Acıdan “ Ay! ” diye bağırdı.

(Gülüşmeler)

Başkan: Çocuklar! Cemre’ye dünyamızın uydusunun Ay olduğunu çimdik şakası söyletti. Artık hiç biriniz unutmazsınız.

Öğrenciler: Evet!

Başkan: ( ödev kâğıtlarından birini göstererek)

Temel, “ Gelmek” fiilinin şimdiki zamana göre çekimini yazmayı unutmuşsun.

Ayağa kalk çekimini yap.

Temel: (Ayağa kalkar.) Celeyrum, celeysun, celey… ( Öğrenciler gülüşür)

Hazar: (Ayağa fırlar) Öyle mi söylenir babo?

Başkan: (Gülümseyerek) Öyleyse sen söyle.

Hazar: Gelirem, gelirsen, gelir…

(Öğrenciler güler.)

İlknur: Öğretmenim, doğrusunu ben söyleyeyim mi?

Başkan: Söyle İlknur.

İlknur: Geliyorum, geliyorsun, geliyor; geliyoruz, geliyorsunuz, geliyorlar.

(Öğrenciler alkışlar.)

Başkan: Aferin İlknur! Çocuklar, İki arkadaşınız kendi yörelerinin ağızlarıyla çekim yapmaya kalkınca komik oldular. Zamanla onlar da dillerini düzeltecek; güzel Türkçemizi düzgünce seslendireceklerdir. Öyle değil mi?

Öğrenciler: Evet!

Başkan: Giray, ödevini yapmadan geldin. Şimdi tahta başına geç. Sözlü olarak sorularımı cevapla.

Giray: (Tahta başına geçer.) Öğretmenim bir daha ödevlerimi yapmadan okula gelmeyeceğim.

Başkan: Peki, Giray. Fırından beş tane ekmek aldın. 1 YTL verdin. Fırıncıdan kaç lira geri alacaksın?

Giray: (Düşünür gibi yapar) Hiiç !

Başkan: Nasıl hiç ?

Giray: Öğretmenim, benim babam fırıncıdır. Biz ekmeğe para vermeyiz.

(Öğrenciler güler.)

Başkan: (Gülümseyerek) Öyle ya. Peki, beş tane iki kaç eder?

Giray: (Düşünür gibi yapar.)

Başkan: Giray, siz her hafta çarşıya yumurta götürüp satmıyor musunuz?

Giray: Satıyoruz, öğretmenim.

Başkan: Sepete yumurtaları İkişer ikişer dizdiniz.

Giray: Öğretmenim, Biz yumurtaları ikişer ikişer dizmiyoruz.

Başkan: Ya, kaçar kaçar diziyorsunuz?

Giray: Üçer üçer diziyoruz.

Başkan: Öyle olsun sepete yumurtaları üçer üçer beş sıra dizdiniz. Hepsi kaç yumurta eder? Çarp bakalım.

Giray: (Kurnaz kurnaz) Çarpamam öğretmenim.

Başkan: Neden çarpamaz mışsın?

Giray: Çarparsam yumurtalar kırılır da ondan.

(Öğrenciler güler.)

Başkan: (Gülerek.) Sekizin yarısı kaç eder?

Giray: (Kurnaz kurnaz.) Enine mi boyuna mı öğretmenim? (Tahtaya büyükçe sekiz çizerek.)

Sekizi ikiye bölersek, üst üste iki sıfır eder. Boyuna bölersek ( Sekizi boydan boya çizer.) Yarısı üç olur.

(Başkan ve öğrenciler kahkahayla güler.)

Başkan: Bir soru daha! On parmaktan on çıktı, kaç kalır?

Giray: On parmaktan on çıktı, yine on kalır.

Başkan : (Şaşarak ) Nasıl olur?

Giray: (Cebinden bir çift eldiven çıkarır. Parmaklarına geçirir. Sonra eldiveni parmaklarından çıkararak)

İşte böyle öğretmenim! On parmaktan on çıktı, yine on kalır... (Öğrenciler güler.)

Başkan: Çocuklar! Arkadaşınızın kurnazca verdiği cevaplar ne komik değil mi?

Öğrenciler: Evet, öğretmenim.

Başkan: Giray, bu söyleşimizi yaz. Okul duvar gazetesine asalım. Öteki sınıflar da okusun. (Sınıf alkışlar.)

Başkan: Çocuklar! Şimdi sosyal bilgilerden sözlü sınav yapacağım. Gönüllü kim kalkacak? (Hiçbir öğrenci parmak kaldırmaz .)

Başkan: Gönüllü kalkacak yok mu? Ben de not defterimi açar, oradan kaldırırım.

(Sayfaları ağır ağır çevirir. Cem’in adını okur. Cem iki büklüm tahta başına geçer.)

Başkan: Cem, duvarda asılı olan dünya haritasının yanına git. Mısır’ı göster. Mısır’ın dünyaca nesi meşhurdur?

Cem : (Bir haritaya, bir arkadaşına bakar.) Şey… Öğretmenim, Mısır’ın nesi mi meşhurdur?

Başkan: Evet, Cem! Mısır’ın nesi meşhurdur?

Cem: Şey… Patlamışı öğretmenim.

Başkan: (Şaşkın) Sen ne diyorsun Cem?

Cem: (Kurnaz kurnaz) Dedem kış geceleri tavaya mısır koyar. Ateş üzerinde çıtır pıtır patlatır. Patlayan mısırlar pamuk gibi açar. Mis gibi kokar. Yemesi ne hoştur.

(Öğrenciler kahkaha ile güler.)

Başkan: (Gülerek) Bugün bizim sınıf Rıfat ILGAZ’IN “Hababam Sınıfı”na döndü. Mısır deyince akla Nil nehri ile piramitler gelir. Biri Mısır’a hayat verir, öteki turist çeker.

Türkiye’de de böyle güzel yerler vardır. Örneğin; Pamukkale Bodrum gibi…

Öğrenciler: Evet!

Başkan: Cem, Bodrum nerededir?

Cem: Şey… Şey… Bodrum, evlerimizin alt katındadır. (Öğrenciler güler.)

Başkan: (Ciddileşir.) Cem, dalga geçmeyi bırak. Kırık not veririm ha! Son bir soru daha! İyi düşün, doğru cevap ver.

Cem: Peki, öğretmenim.

Başkan: 1514 yılında yapılan savaşın adı nedir?

Cem: (Arkadaşlarına imdat ister gibi bakar. İlkay (Çaldıran!) diye fısıldar. Cem heyecandan iyi anlamaz.)

Çıldıran öğretmenim!

(Öğrenciler kikir kikir gülüşür.)

Başkan: (Kaşlarını çatarak) Ne, çıldıran mı?

Cem: (Yaptığı yanlışı anlar. Fakat bozuntuya vermez.) Evet öğretmenim, Çıldıran. Karşı tarafın şahı yenilince her şeyini kaybettiği için çıldırmış. Bu yüzden de, bu savaşa Çıldıran Savaşı denilmiş.

(Bütün sınıf kahkaha ile güler.)

Başkan: Bugün bizim sınıfın en neşeli günü. Sınıfımızın adı “Kahkaha Sınıfı” olsun.

(Öğrenciler alkışlar.)

Başkan: Arkadaşlar! Hoşunuza gidecek bilmeceli oyuna geçiyorum. Borcu olmayan ilimizin adı nedir?

Öğrenciler: Ödemiş! Ödemiş!

Başkan: En yumuşak yöremiz neresidir?

Öğrenciler: Pamukkale! Pamukkale!

Başkan: Denizin ortasında ne vardır?

Öğrenciler: Ada!

Başkan: Bilemediniz. Bu sorunun cevabı böyle olmayacak.

Öğrenciler: Vapur!

Başkan: Hayır! Hayır!

İlkay: Öğretmenim, siz söyleyin.

Başkan: Olmaz! Siz bulacaksınız. Değişik düşünün. Denizin ortasında ne var?

Aslında cevabı bilmece ile birlikte içinde.

İlkay: Öğretmenim, ben bildim. Denizi bir sözcük olarak düşünürsek ortasında N harfi vardır.

Başkan: Aferin, İlkay!

Okul Müdürü: (Sınıfın açık duran kapısında görünür. Öğrencileri izler.)

Cemre: Öğretmenim! Bir bilmece daha sorar mısınız?

Başkan: Peki sorayım. Şimdi aklınızdan kolayca toplama, çıkarma, bölme işlemi yapılabilecek bir sayı tutun. Ben de sonucunu söyleyeyim.

(Başkan bu oyuna seyircileri de katmalıdır.)

Öğrenciler: Sor! Sor!

Başkan: Aklınızdan bir sayı tutun.

Öğrenciler: Tuttuk, öğretmenim!

Başkan: Tuttuğunuz sayı kadar da arkadaşınızdan alın.

Öğrenciler: Aldık, öğretmenim!

Başkan: Benden de 10 alınız.

Öğrenciler: Aldık, öğretmenim!

Başkan: Hepsini toplayın.

Öğrenciler: Topladık, öğretmenim!

Başkan: İkiye bölün.

Öğrenciler: Böldük, öğretmenim!

Başkan: Arkadaşınızdan aldığınız sayıyı geri verin.

Öğrenciler: Verdik, öğretmenim!

Başkan: Geriye 5 kalır. Bildim mi?

Öğrenciler: Aaa! Bildiniz öğretmenim.

Başkan: Peki, nasıl bildim?

(Zil çalar.)

Başkan: Zil çaldı. Eve gidince büyüklerinize danışın. Nasıl bildiğimi öğrenin.

Okul Müdürü: (Sınıfa gülümseyerek girer. Öğrenciler ayağa kalkar.)

Aferin çocuklar! Kapı gerisinden oynadığınız oyunu izledim. Hepsini beğendim. Başkan, öğretmen rolünü çok güzel oynadın. Dilerim okumayı sürdürür, öğretmen olursun.

Öğrenciler: ( Alkışlar.)

Okul Müdürü: hepinize teşekkür eder, iyi akşamlar dilerim.

Öğrenciler: Sağoool !

sayfa 102-104 lise-3 dil ve anlatım etkinlikleri kitabı

SAYFA 102:
6.ETKİNLİK:
• Metinde kişisel ve yöresel söyleyişlere yer verilmiştir.
• Metinde yazar kişisel ve yöresel söyleyişlere yer vererek okuyucuyla arasındaki iletişimi, sıcaklığı sağlamak böylece düşüncelerini daha rahat ve doğal bir şekilde ifade etmek istemiştir.
7.ETKİNLİK:
Metinde ağırlıklı olarak açıklayıcı anlatım türü kullanılmıştır.
Örnek cümle: "İşte böyle anlarımızda size biraz önce bahsettiğim kendimize mahsus zevklerimiz, eğencelerimiz, meraklarımız, marifetlerimiz imdadımıza yetişir ve ancak olnlar sayesinde yalnız kalmamız mümkün olur.Mesela, okuma zevki, bahçe merakı, dikiş dikmek, örgü örmek bir musiki aleti çalmak gibi..."
8.ETKİNLİK:

Açıklık:Metin açık bir anlatıma sahiptir.Metinde belirtilmek istenen duygu ve düşünceler kolay anlaşılır herhangi bir açıklamaya gerek duymadan kavranabilir niteliktedir.
Örnek cümle: "Kadın erkek herkesin bir merakı olmalıdır."
Akıcılık: "Metinde paragrafı oluşturan cümlelerde telaffuzu ve anlamayı zorlaştıran sözcüklerin kullanılmamış, paragraflar kolayca okunabilir ve anlaşılabilirdir.
Örnek cümle: "Aile hayatında şüphesiz mecburiyetler vardır."
Yalınlık: "Metinde aşırı söz sanatı yapılmadan, yabancı sözcüklere yer verilmeden oluşturulan cümleler yalındır."
Örnek cümle: "Çünkü evlilik kısa süren bir beraberlik değildir."
Duruluk: Metindeki cümleler genel olarak durudur, gereksiz söz ve söz gruplarına yer verilmemiştir.
Örnek cümle: "İnsanın boş zamanı olup da bu boş zamanını nasıl dolduracağını bilmemesi en sıkıntılı ve tehlikeli halidir."
SAYFA 103
9.ETKİNLİK

METİNDE ANLATIM BOZUKLUĞU OLAN CÜMLELER:
"Bu ayırmayı yaparken maddi bakımdan yani kiloca hafif veya ağır insanları kastetmiyorum." cümlesinde altı çizili kelime "ayrımı" şeklinde olmalıydı.
• "Nezaket sanatı başkalarıyla beraber olduğumuz zaman onları hoşlarına gidecek şeyler yapmamızı bize emreder." cümlesinde altı çizili kelime gereksizdir.
• Sayfa 99'da ilk paragrafta "............karı-kocanın ilk tanışma devrelerinde ve tabiatıyla evliliğin ilk senelerinde kendiliğinden vardır." cümlesinde altı çizili "ilk" sözcüğü gereksizdir.
• Hemen alttaki "Genç kız veya delikanlı sevdiği ve evlenmeyi gözüne koyduğu müstakbel eşini sıkmamak için elinden geleni yapar, (eşi) darılacak diye türlü fedakarlıklara seve seve katlanır."cümlesine parantez içindeki kelime getirilmeli.
• Sayfa 99 son paragrafta "Eğer bir ailenin içinde karı-kocada bu tür zevkler yoksa gündüz sabahtan akşama kadar çalışıp eve gelmiş olan koca...." ile devam eden cümlede "gündüz" sözcüğü gereksizdir.Ayrıca "eve gelmiş olan koca" yerine "eve gelen koca" denirse daha duru bir cümle olur.
• 100.sayfa ikinci paragraftaki "Olsa olsa ahenksizlik vardır; karşılıklı kavgalar, çekişmeler veya..." ile devam eden cümlede karşılıklı sözcüğü gereksizdir.
10.ETKİNLİK:




Bitişik yazılan"ki", "de" Nedeni
altında Hâl eki(bulunma hali) olan "de" bitişik yazılır.
evlilikte Hâl eki(bulunma hali) olan "de" bitişik yazılır.
hayatında Hâl eki(bulunma hali) olan "de" bitişik yazılır.
karşınızdakine Aitlik zamiri olan "ki" bitişik yazılır.
karşımdaki Aitlik zamiri olan "ki" bitişik yazılır.


Ayrı Yazılan "ki", "de", "mi" Nedeni:
biraz da Bağlaç olan "de/da" ayrı yazılır.
iki taraf da Bağlaç olan "de/da" ayrı yazılır.
ne yazık ki Bağlaç olan "ki" ayrı yazılır.
mecbur muyum Soru eki "mi" ayrı yazılır.
değil midir Soru eki "mi" ayrı yazılır.


ANLAMA-YORUMLAMA
1) Söyleşi yazıları da öğretici metin olduğu için dil ağırlıklı olarak göndergesel işlevde kullanılır.
2) Bu sözle birbirine karşı yük olmamak, eziyet ve sıkıntı vermemek, çekilebilir, dayanılabilir olmak ifade edilmiştir.
3) Yazar "hafif insan" ve "ağır insan" sözleriyle varlıklarıyla karşı tarafa yük olan veya olmayan insanları kastetmiştir.
4.Metne göre gerçek evlilik eşlerin birbirini iyice tanıyıp ağırlıklarını hissetmeye başladıkları andan itibaren başlar.
5) Okullarda şiddet olaylarının sebepleri:
• Aile içi şiddetin yansıması,
• Maganda kültürü,
• günlük hayattaki şiddetin yansıması,
• Başarısız öğrencilerin ve öğrenme problemi olan çocukların tepkisi,
• Bazı tv. dizilerindeki kahramanlara(?) özenti
• ailelerin düşük eğitim düzeyi
• büyüdüğünü(!!!) kanıtlamak
• İdealsizlik, hedef olmaması gibi pek çok sebep sıralanabilir.
6) Yazar, evlilik konusunda kendi yaşamından, çevresinden, aile yaşamından örnekler vermiş, bu konudaki gözlemlerini ana düşünceye paralel olarak çarpıcı biçimde metne yansıtmıştır.
SAYFA 104:
ÖLÇME-DEĞERLENDİRME.
1.
• Sohbetlerde sıcak, samimi,konuşma havası içinde bir üslup kullanılır.
• Söyleşi yazılarında açıklayıcı, kanıtlayıcı, öğretici anlatım türleri kullanılabilir.
2) (Y) (D) (Y)
3) (D)
4) (B)
5) (A)
6) (E)
7) (B)